- 20:52 Zirveye Tutunmaya Devam Ediyorlar
- 20:31 ŞANLITÜRK' CEVAP GELDİ
- 20:39 Akdeniz Bölgesi'ne Yağış Uyarısı
- 20:24 EĞİTİM-SEN'DEN RAPOR
- 20:32 Hakkari’de Köpek Saldırısı
- 20:22 Ulaşıma Eğitim Desteği
- 20:17 Evinde Ölü Bulundu
- 20:12 Altınordu’da 24 Yaşındaki Furkan Gündoğdu Kayboldu
- 20:01 Altınordu’nun Saklı Cenneti
- 19:59 MÜJDE PALANDFÖKEN'DEN GELDİ
- 19:52 Mustafa Adıgüzel’den Eski Belediye Başkan Adayına Ziyaret
- 19:43 Ordu Emniyetinden Şok Operasyon: Ünyeli Suçlu Ermenistan’da Yakalandı
- 19:23 Hamsi Şenliği Rüzgarı
- 19:18 Orduspor 1967’den Farklı Galibiyet
- 19:12 Gölköylü İşçiler Almanya’da Zorlu Görevde
Fındık Fiyatı
EĞİTİM-SEN'DEN RAPOR
Eğitim sen Ordu Şube Kadın sekreteri Neşe Yüce NEŞE YÜCE, 2024/’25 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı sona vurguladı. Yüce. Eğitim Sen olarak I. yarıyıla ait değerlendirme raporunu hazırladıklarını söyledi.
‘’ÇÖZÜM ÜRETİLMEMİŞTİR’’
Yüce, 2024/’25 eğitim öğretim yılının birinci yarıyılı, geçmişten günümüze varlığını sürdüren yapısal sorunlara çözüm üretilmediği bir dönem olmuştur. Eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamaları artarak devam etmiştir. Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, okul öncesi eğitimden başlayarak eğitimin bütün kademelerinde Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ÇEDES benzeri proje ve protokoller, başta öğrencilerimiz olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemeyi sürdürmüştür.
2024/’25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yıllardır çözüm bekleyen okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri giderilmemiş, kalabalık sınıflar, ikili öğretim ve taşımalı eğitimden kaynaklı sorunlara çözüm üretmek yerine alınan kararlarla yeni mağduriyetler yaratılmıştır. Özellikle deprem bölgelerinde okul binalarının yeniden inşası ve güçlendirilmesi çalışmaları yetersizdir. Kalabalık sınıflar ve eksik derslikler, öğrencilerin sağlıklı bir eğitim ortamına erişimini zorlaştırmıştır.
2024/’25 eğitim-öğretim yılı başında “tasarruf tedbirleri” kapsamında taşımalı eğitimden yararlanan bir milyonu aşkın öğrencinin yüzde 30’una denk gelen sayıda öğrenci taşımalı eğitim kapsamından çıkarılmış, bazı bölgelerde servisler tamamen kaldırılmıştır. Bu durum başta kız çocukları olmak üzere, çok sayıda öğrencinin eğitime erişim hakkının bizzat devlet eliyle engellenmesi anlamına gelmiştir.
2024/’25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında 20 bin sözleşmeli öğretmen ataması yapılmıştır. Ancak öğretmen atamalarında mülakat sistemi devam etmiş ve bu durum torpil ve liyakatsizlik iddialarına yol açmıştır. Eğitim Sen başta olmak üzere tüm sendikalar ve meslek örgütlerinin mülakatların kaldırılması ve atamaların yalnızca KPSS puanı esas alınarak yapılması için defalarca çağrıda bulunmasına rağmen mülakat uygulaması nedeniyle yazılı sınavdan yüksek puan alan binlerce öğretmen mülakat sınavı sonucunda elenmiştir. Mülakat sonuçlarının şeffaf bir şekilde açıklanmaması atamalara dair güvensizliği daha da artırmış, bu durum yeni öğretmen intiharlarını gündeme getirmiştir.
Ülkemizde 4857 sayılı İş Kanunun 39. Maddesi gereği devlet tarafından belirlenen asgari ücretin altında çalışanlara aylık ücret verilemeyeceği, bu kurala uymayanlara ise ceza uygulandığı bilinmesine rağmen, bizzat MEB tarafından devlet okullarında yapılan ücretli öğretmen görevlendirmelerinde bu yasaya aykırı hareket edilmektedir. Ücretli öğretmenler, asgari ücretin altında bir ücretle çalışmaya devam etmiş, Kasım ayı ücretlerini bir ay sonra kamuoyu tepkisinin etkisiyle ancak alabilmiştir. İş güvencesinden yoksun olan ücretli öğretmenler, ders saatlerine göre ücret alırken en temel sosyal haklardan mahrum bırakılmıştır’’ dedi
YÖNELİK TEHDİTLER
Yüce ‘’Türkiye’de çocuk haklarıyla ilgili ciddi ihlaller yaşanmaya devam etmekte, birçok çocuk yaşama, barınma, eğitim, sağlık, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi temel haklarından mahrum bırakılmaktadır’’ derken konuşmasını şöyle sürdürdü.
‘’ Bu ihlaller çocukları her türlü tehlikeye karşı savunmasız bırakmakta, çocuk yaşta işçiliğe ve evliliklere zorlanmalarına, istismara ve şiddete maruz kalmalarına yol açmaktadır. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal krizler de çocukları daha fazla etkilemekte, onların ekonomik sıkıntılar, sosyal ve siyasi krizlerin gölgesinde büyümek zorunda kalmalarına neden olmaktadır.
‘’EĞİTİM DIŞINDA İTİLEN ÇOCUK SAYISI ARTIYOR
Son yıllarda özellikle eğitime erişim başta olmak üzere çocukların en temel haklarından yararlanma oranlarında keskin bir düşüş gözlemlenmektedir. Bu düşüş 2023-2024 eğitim öğretim yılında da devam etmiştir. Eğitim Reformu Girişimi’nin raporuna göre, 2023-24’te eğitim dışındaki çocuk sayısı yüzde 38,4 artarak yaklaşık 612 bin 814’e yükselmiştir. Zorunlu eğitimde olması gereken 200 bine yakın çocuğun eğitim dışında olduğu araştırmaya göre okuldan ayrılmalar yüzde 74 oranıyla en çok ortaöğretim seviyesinde yaşanmıştır.
İSİG Meclisi’nin raporuna göre 2023 Eylül -2024 Ağustos döneminde en az 66 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. Tarım sektöründe 24 çocuk, sanayi sektöründe 17 çocuk, inşaat sektöründe 13 çocuk ve hizmet sektöründe 12 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiği belirtilmiştir.
‘’KIZ ÇOCUKLARI EĞİTİMLERİNİ SÜRDÜRMELİDİR’’
Türkiye’de de kız çocukları, siyasi iktidarın çocuk evliliklerinin yolunu açan, şiddet ve istismar faillerinin elini kolaylaştırıp cesaretlendiren yasal düzenlemeleri, eğitimin özelleştirilmesi ve dinselleştirilmesi politikaları ile eğitimin dışına itilmekte, toplumsal hayattan koparılarak güçsüzleştirilmekte, sömürüye, şiddete ve istismara maruz bırakılmaktadır. Resmi istatistikler durumun vahametine dair önemli ipuçları vermektedir.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Türkiye, 146 ülke arasında 127. sırada yer almıştır. Bu sıralama, Türkiye’nin eğitim başta olmak üzere sağlık, ekonomi ve siyaset gibi alanlarda cinsiyet eşitliği konusunda daha da gerilediğini ortaya koymaktadır.
‘’EĞİTİMDE TİCARİLEŞME ‘’
2024/’25 eğitim-öğretim yılının ilk yarısında öğrenciler ve veliler, artan okul ve kırtasiye masraflarıyla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklar, yüksek enflasyon ve derinleşen ekonomik kriz, eğitim giderlerini de ciddi anlamda katlamıştır. Yüksek kayıt ücretleri ve zorunlu bağış uygulaması, kırtasiye ürünlerinin fiyatlarında yaşanan artışlar, okul kıyafetleri, servis ücretleri vb. gibi temel okul ihtiyaçlarına gelen fahiş zamlar, öğrenci ailelerinin bütçelerinde büyük gedikler açmaya başlamıştır. Bu durum, özellikle dar ve orta gelirli ailelerin eğitim masraflarını karşılamalarını zorlaştırmıştır.
‘’KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASI ETKİLİYOR’’
Elektrik şirketlerinin karını arttırmak amacıyla hayata geçirilen kalıcı yaz saati uygulaması 8 yıldır sürmektedir. Kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle ülkenin batısında yaşayan öğrenciler gün doğmadan, zifiri karanlıkta uyanıp evden çıkmak zorunda kalmaktadır. Benzer şekilde akşam geç saatlerde eve dönmektedir. Özellikle ikili öğretim yapan okullarda öğrencilerimiz ve kadın eğitim emekçileri kısa kış günlerinde, henüz gün doğmadan, karanlık sokaklarda, ciddi anlamda can güvenliği endişesiyle yola çıkmak zorunda bırakılmıştır.
Kısa ve soğuk kış günlerinde öğrencilerin karanlığa mahkûm olmamaları için sabit yaz saati uygulaması inadından vazgeçilerek yaz saati-kış saati uygulamasına geri dönülmesi gerekmektedir. Eğitim emekçileri ve veliler, uygulamanın bir an önce kaldırılması gerektiği konusunda birleşmekte ve eğitim-öğretim sürecini olumsuz etkileyen uygulamanın kaldırılmasını talep etmektedir.
EĞİTİM EMEKÇİLERİ SIK SIK OKULDA ŞİDDETİN HEDEFİ HALİNE GELMİŞTİR
Toplum olarak hayatımızın her aşamasında evde, sokakta, iş yerlerinde her gün karşı karşıya kaldığımız şiddet olgusunun uzun süredir okullarımızı da sarmalamış olması çok sayıda eğitim ve bilim emekçisinin şiddetin hedefi haline gelmesine neden olmaktadır. Öncelikle bilinmelidir ki okullarımızın sık sık şiddet haberleriyle gündeme gelmesinde başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere iktidarın, bürokratların ve yandaş medya kurumları ile toplumun birçok kesiminin sorumluluğu vardır. Toplumsal hayatın her aşamasında yer alan şiddet olgusu, eğitim kurumlarını, işyerlerimizi ve öğretmenlerimizi de hedef almıştır.
HABER MERKEZİ
Eğitim sen Ordu Şube Kadın sekreteri Neşe Yüce NEŞE YÜCE, 2024/’25 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı sona vurguladı. Yüce. Eğitim Sen olarak I. yarıyıla ait değerlendirme raporunu hazırladıklarını söyledi.
‘’ÇÖZÜM ÜRETİLMEMİŞTİR’’
Yüce, 2024/’25 eğitim öğretim yılının birinci yarıyılı, geçmişten günümüze varlığını sürdüren yapısal sorunlara çözüm üretilmediği bir dönem olmuştur. Eğitimde ticarileşme ve eğitimi dinselleştirme uygulamaları artarak devam etmiştir. Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar, okul öncesi eğitimden başlayarak eğitimin bütün kademelerinde Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ÇEDES benzeri proje ve protokoller, başta öğrencilerimiz olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemeyi sürdürmüştür.
2024/’25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında yıllardır çözüm bekleyen okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri giderilmemiş, kalabalık sınıflar, ikili öğretim ve taşımalı eğitimden kaynaklı sorunlara çözüm üretmek yerine alınan kararlarla yeni mağduriyetler yaratılmıştır. Özellikle deprem bölgelerinde okul binalarının yeniden inşası ve güçlendirilmesi çalışmaları yetersizdir. Kalabalık sınıflar ve eksik derslikler, öğrencilerin sağlıklı bir eğitim ortamına erişimini zorlaştırmıştır.
2024/’25 eğitim-öğretim yılı başında “tasarruf tedbirleri” kapsamında taşımalı eğitimden yararlanan bir milyonu aşkın öğrencinin yüzde 30’una denk gelen sayıda öğrenci taşımalı eğitim kapsamından çıkarılmış, bazı bölgelerde servisler tamamen kaldırılmıştır. Bu durum başta kız çocukları olmak üzere, çok sayıda öğrencinin eğitime erişim hakkının bizzat devlet eliyle engellenmesi anlamına gelmiştir.
2024/’25 eğitim öğretim yılının ilk yarısında 20 bin sözleşmeli öğretmen ataması yapılmıştır. Ancak öğretmen atamalarında mülakat sistemi devam etmiş ve bu durum torpil ve liyakatsizlik iddialarına yol açmıştır. Eğitim Sen başta olmak üzere tüm sendikalar ve meslek örgütlerinin mülakatların kaldırılması ve atamaların yalnızca KPSS puanı esas alınarak yapılması için defalarca çağrıda bulunmasına rağmen mülakat uygulaması nedeniyle yazılı sınavdan yüksek puan alan binlerce öğretmen mülakat sınavı sonucunda elenmiştir. Mülakat sonuçlarının şeffaf bir şekilde açıklanmaması atamalara dair güvensizliği daha da artırmış, bu durum yeni öğretmen intiharlarını gündeme getirmiştir.
Ülkemizde 4857 sayılı İş Kanunun 39. Maddesi gereği devlet tarafından belirlenen asgari ücretin altında çalışanlara aylık ücret verilemeyeceği, bu kurala uymayanlara ise ceza uygulandığı bilinmesine rağmen, bizzat MEB tarafından devlet okullarında yapılan ücretli öğretmen görevlendirmelerinde bu yasaya aykırı hareket edilmektedir. Ücretli öğretmenler, asgari ücretin altında bir ücretle çalışmaya devam etmiş, Kasım ayı ücretlerini bir ay sonra kamuoyu tepkisinin etkisiyle ancak alabilmiştir. İş güvencesinden yoksun olan ücretli öğretmenler, ders saatlerine göre ücret alırken en temel sosyal haklardan mahrum bırakılmıştır’’ dedi
YÖNELİK TEHDİTLER
Yüce ‘’Türkiye’de çocuk haklarıyla ilgili ciddi ihlaller yaşanmaya devam etmekte, birçok çocuk yaşama, barınma, eğitim, sağlık, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi temel haklarından mahrum bırakılmaktadır’’ derken konuşmasını şöyle sürdürdü.
‘’ Bu ihlaller çocukları her türlü tehlikeye karşı savunmasız bırakmakta, çocuk yaşta işçiliğe ve evliliklere zorlanmalarına, istismara ve şiddete maruz kalmalarına yol açmaktadır. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal krizler de çocukları daha fazla etkilemekte, onların ekonomik sıkıntılar, sosyal ve siyasi krizlerin gölgesinde büyümek zorunda kalmalarına neden olmaktadır.
‘’EĞİTİM DIŞINDA İTİLEN ÇOCUK SAYISI ARTIYOR
Son yıllarda özellikle eğitime erişim başta olmak üzere çocukların en temel haklarından yararlanma oranlarında keskin bir düşüş gözlemlenmektedir. Bu düşüş 2023-2024 eğitim öğretim yılında da devam etmiştir. Eğitim Reformu Girişimi’nin raporuna göre, 2023-24’te eğitim dışındaki çocuk sayısı yüzde 38,4 artarak yaklaşık 612 bin 814’e yükselmiştir. Zorunlu eğitimde olması gereken 200 bine yakın çocuğun eğitim dışında olduğu araştırmaya göre okuldan ayrılmalar yüzde 74 oranıyla en çok ortaöğretim seviyesinde yaşanmıştır.
İSİG Meclisi’nin raporuna göre 2023 Eylül -2024 Ağustos döneminde en az 66 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. Tarım sektöründe 24 çocuk, sanayi sektöründe 17 çocuk, inşaat sektöründe 13 çocuk ve hizmet sektöründe 12 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiği belirtilmiştir.
‘’KIZ ÇOCUKLARI EĞİTİMLERİNİ SÜRDÜRMELİDİR’’
Türkiye’de de kız çocukları, siyasi iktidarın çocuk evliliklerinin yolunu açan, şiddet ve istismar faillerinin elini kolaylaştırıp cesaretlendiren yasal düzenlemeleri, eğitimin özelleştirilmesi ve dinselleştirilmesi politikaları ile eğitimin dışına itilmekte, toplumsal hayattan koparılarak güçsüzleştirilmekte, sömürüye, şiddete ve istismara maruz bırakılmaktadır. Resmi istatistikler durumun vahametine dair önemli ipuçları vermektedir.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre Türkiye, 146 ülke arasında 127. sırada yer almıştır. Bu sıralama, Türkiye’nin eğitim başta olmak üzere sağlık, ekonomi ve siyaset gibi alanlarda cinsiyet eşitliği konusunda daha da gerilediğini ortaya koymaktadır.
‘’EĞİTİMDE TİCARİLEŞME ‘’
2024/’25 eğitim-öğretim yılının ilk yarısında öğrenciler ve veliler, artan okul ve kırtasiye masraflarıyla karşı karşıya kalmıştır. Özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklar, yüksek enflasyon ve derinleşen ekonomik kriz, eğitim giderlerini de ciddi anlamda katlamıştır. Yüksek kayıt ücretleri ve zorunlu bağış uygulaması, kırtasiye ürünlerinin fiyatlarında yaşanan artışlar, okul kıyafetleri, servis ücretleri vb. gibi temel okul ihtiyaçlarına gelen fahiş zamlar, öğrenci ailelerinin bütçelerinde büyük gedikler açmaya başlamıştır. Bu durum, özellikle dar ve orta gelirli ailelerin eğitim masraflarını karşılamalarını zorlaştırmıştır.
‘’KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASI ETKİLİYOR’’
Elektrik şirketlerinin karını arttırmak amacıyla hayata geçirilen kalıcı yaz saati uygulaması 8 yıldır sürmektedir. Kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle ülkenin batısında yaşayan öğrenciler gün doğmadan, zifiri karanlıkta uyanıp evden çıkmak zorunda kalmaktadır. Benzer şekilde akşam geç saatlerde eve dönmektedir. Özellikle ikili öğretim yapan okullarda öğrencilerimiz ve kadın eğitim emekçileri kısa kış günlerinde, henüz gün doğmadan, karanlık sokaklarda, ciddi anlamda can güvenliği endişesiyle yola çıkmak zorunda bırakılmıştır.
Kısa ve soğuk kış günlerinde öğrencilerin karanlığa mahkûm olmamaları için sabit yaz saati uygulaması inadından vazgeçilerek yaz saati-kış saati uygulamasına geri dönülmesi gerekmektedir. Eğitim emekçileri ve veliler, uygulamanın bir an önce kaldırılması gerektiği konusunda birleşmekte ve eğitim-öğretim sürecini olumsuz etkileyen uygulamanın kaldırılmasını talep etmektedir.
EĞİTİM EMEKÇİLERİ SIK SIK OKULDA ŞİDDETİN HEDEFİ HALİNE GELMİŞTİR
Toplum olarak hayatımızın her aşamasında evde, sokakta, iş yerlerinde her gün karşı karşıya kaldığımız şiddet olgusunun uzun süredir okullarımızı da sarmalamış olması çok sayıda eğitim ve bilim emekçisinin şiddetin hedefi haline gelmesine neden olmaktadır. Öncelikle bilinmelidir ki okullarımızın sık sık şiddet haberleriyle gündeme gelmesinde başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere iktidarın, bürokratların ve yandaş medya kurumları ile toplumun birçok kesiminin sorumluluğu vardır. Toplumsal hayatın her aşamasında yer alan şiddet olgusu, eğitim kurumlarını, işyerlerimizi ve öğretmenlerimizi de hedef almıştır.
HABER MERKEZİ