- 17:19 Üç gün trafiğe kapatılacak
- 17:13 Ünye Belediye Başkanı Hüseyin Tavlı, Gazilere Teşekkür Etti
- 17:09 İki partiye kapıları kapattı
- 16:58 Bir araçta uyuşturucu ve tüfek ele geçirildi
- 16:48 İstinat duvarına çarpan tırın sürücüsü yaralandı
- 16:45 Yapı Ruhsatlarında Büyük Düşüş
- 16:44 Silah kaçakçılığı operasyonunda 1 zanlı yakalandı
- 16:44 Türk çayı ihracatı 19,8 milyon doları aştı
- 16:41 MEB, aileler için "veli rehberlik" kitaplarını yayımladı
- 16:40 A Milli Erkek Basketbol Takımı, yarın Macaristan'ı konuk edecek
- 16:39 Refakatçi hemşirenin ölümüne ilişkin soruşturma tamamlandı
- 16:35 Teğmenlerin Disipline Sevkine İlişkin Açıklama
- 16:36 Fındık Kabuğundan Aktif Karbon Üretilecek
- 16:19 Bakan Yumaklı Ordu’ya Geliyor
- 16:04 Diyarbakır anneleri evlatlarının yolunu gözlüyor
Fındık Fiyatı
‘ÇÖZÜM YOK, SORUN ÇOK’
2021-2022 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı tatile girmesi nedeniyle Eğitim-Sen Ordu Şubesi yönetimi tarafından değerlendirme açıklaması yapıldı.
‘’2021 2022 eğitim ve öğretim yılının birinci döneminde eğitim alanında en dikkat çekici durum, MEB’in eğitimin temel sorunlarına çözüm üretmek yerine, sürekli olarak eğitimde yaşanan sorunların çözüleceğine dair bir algının kamuoyunda oluşması için çaba harcaması oldu. Dönem bolca hamaset yetersiz önlem yetersiz bütçe ve eşitsizliklerin devamı ile geçti.
Eğitimin niteliğinde yıllar içinde yaşanan gerileme, eğitimde yaşanan ticarileşme ve dinselleşme uygulamaları, okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri, kalabalık sınıflar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, mülakata dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulamasının sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu, haksız hukuksuz şekilde işinden edilen eğitim emekçilerinin görevlerine iade edilmemesi, pandemi koşullarında alınmayan önlemler vb. gibi çok sayıda sorun 2021-2022 eğitim-öğretim yılının birinci döneminde de varlığını sürdürmüştür’’ denildi.
EĞİTİMDE KUŞATMA
‘’Eğitim alanında bir taraftan tarikatların ve cemaatlerin faaliyetlerinin arttığına tanıklık ederken, diğer taraftan da eğitimde piyasalaşma pratiklerinin MEB tarafından verilen destekle hızlanarak sürdürdüğünü gözlemledik’’ denilen açıklama şöyle devam etti.
‘’MEB ile imzalanan protokolleri kullanan tarikat ve cemaatlerin son dönemde belirgin olarak faaliyetlerini artırdıkları ve buna bağlı olarak da eğitim alanında ciddi sorunların yaşandığı bir dönemi geride bırakıyoruz. Seçmeli derslerin belirlenmesinden, yarıyıl tatilinde öğrencilerin tarikat ve cemaat kamplarına taşınmasına, yarışma adı altında düzenlenen gerici faaliyetlere kadar çok sayıda pratik adeta eğitim alanını kuşatmış durumda. 2021-2022eğitim-öğretim yılının birinci dönemi, MEB yönetiminin yaşananlara kayıtsız kalarak, duruma müdahale etmediği ve bundan dolayı da söz konusu tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerini yaygınlaştırdığı ve artırdığı bir dönem oldu.
SALGIN VE ETKİLERİ SONLANDI MI?
Bu dönem Milli Eğitim Bakanlığı eğitim şurasında eğitimin hiçbir gerçek sorununu masaya yatırmamış ve kalıcı çözümler üretmemiştir. Şura gündemleri arasında salgının eğitim alanında yarattığı tahribat ve bunların giderilmesi için alınacak önlemler ve yapılacakların olmamasını anlamak ve kabul etmek mümkün değildir. Tüm dünyanın salgının öğrenciler üzerindeki etkisini tartıştığı ve ne yapılması gerektiğini araştırdığı bir dönemde “Salgın ve Eğitim” konusunu Şura gündemine almamanın açıklanabilir bir tarafı yoktur. Salgın koşullarında gerçekleşen bir eğitim şurasında salgın ve eğitim başlığının tartışılmamış olması Milli Eğitim Bakanlığının bu konuya verdiği önemi de ortaya koymuştur.
Salgında dünya genelinde yaşanan sağlık krizi aynı zamanda eğitim krizine dönüştü. Milyonlarca öğrencinin uzaktan eğitime erişim ihtiyaçları karşılanmadı, kamu kaynakları, bütçe öğrencilerin gereksinimleri için kullanılmadı. UNİCEF verilerine göre dünya genelinde 463 milyon öğrenci, Türkiye' de okulların kapalı kaldığı süreçte en az 6 milyon öğrenci uzaktan eğitime hiç erişemedi. Şu anda yüz yüze eğitim devam ediyor ancak yeterli önlemlerin alınmaması nedeniyle her gün okullarda vakalar, karantinaya alınan sınıflar artıyor. Yüz yüze eğitim fiilen sürdürülemiyor.
Salgında yüz yüze eğitim salgın öncesi koşullarla açıldı ve sürdürüldü. Gerekli önlemler alınmadı. Alınmayan önlemler nedeniyle 2021-2022 eğitim öğretim yılı 1. döneminde en az 27 eğitimci covid-19 nedeniyle yaşamını kaybetti. Yüzlerce eğitimci ve binlerce öğrenciye covid-19 tanısı konuldu. On binlerce sınıf karantinaya alındı. Salgının hala devam ettiği koşullarda Milli Eğitim Bakanlığının gündeminde bu konunun olmaması yaşanan mağduriyetleri ve eşitsizlikleri her geçen gün artırmaktadır.
‘’ÇOCUKLAR VE HAKLARI TEHDİT ALTINDA’’
Salgında ise yoksul ailelerin çocukları, özel eğitim gereksinimi olan çocuklar, kız çocukları, kırsal kesimde yaşayan çocuklar, mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocukları; özetle dezavantajlı tüm kesimler eğitimde yaratılan eşitsizlikten en çok etkilenen kesimler oldu. Milyonlarca çocuğun eğitimden kopuş süreci hızlandı. MEB’ in son açıklanan verileri ile en az 155 bin 938 öğrenci örgün eğitim dışına çıktı.
2021 2022 eğitim öğretim yılının yine en önemli başlıklarından bir tanesi de öğrencilerin Örgün eğitim’den koparılarak çocuk işçi olmaya yönelik yönlendirilmesi olmuştur. Bu yarıyılda milli eğitim bakanlığı daha önceki yıllardan daha da fazla ve daha da ısrarlı bir şekilde öğrencilerin mesleki eğitim adı verilen çıraklık eğitim merkezlerine yönlenmesini sağlamaya çalışmıştır. Milli Eğitim Bakanlığının 2022 yılının sonunda mesleki eğitim merkezlerinde bulunan öğrenci sayısını 1 milyona ulaştırmayı hedeflemesi durumun vahametini ortaya koymaktadır. Milli eğitim Bakanlığının görevinin öğrencileri Örgün eğitim içinde tutmak olması gerekirken ısrarlı bir şekilde öğrencilerin çocuklarımızın çocuk işçi olmasına zorlanması açıklanabilir ve anlaşılabilir bir durum değildir. Sektör aradığı nitelikte işçi bulmakta artık zorlanmayacak söylemi ile kamuoyuna sunulan aslında sermaye ucuz iş gücünü istediği kadar sağlayacağız demek olduğunu bizler yakından bilmekteyiz Bu nedenle de öğrencilerimizin yerlerinin işletmeler fabrikalar değil okullar olduğunu ve eğitimin 12 yıl ve zorunlu olduğunu buradan hem milli eğitim Bakanlığına hem de tüm kamuoyuna hatırlatmak isteriz.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM
2021 2022 eğitim öğretim yılı birinci döneminde çok fazla kamuoyunda tartışılmayan ancak bizce oldukça önemli olan farklı gelişmeler de yaşandı bunlardan bir tanesi de okul öncesi eğitim kurumları ile ilgili olanıydı Milli Eğitim Bakanlığı okul öncesi ve temel eğitim kurumları Yönetmeliği’nde yaptığı bir değişiklikle okul öncesi eğitim kurumlarının açılmasını kolaylaştırdığını ve özellikle bunun köylerde yaygın bir şekilde uygulanacağını ifade etti. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı değiştirmesi gereken kurum açma ve kapama ad verme yönetmeliğini değil başka bir yönetmeliği değiştirerek yapması gereken asıl işi yapmamıştır. Asıl önemli sorun ise yeni öğretmen ataması yapmadan ve yeni derslik oluşturmadan köylerde okul öncesi eğitim kurumlarının nerelere açılacağı ve buralarda kimlerin ders vereceğidir. Köylerde şu an sadece Camiler ve imamlar olduğunu göz önüne aldığımızda durumun oldukça tartışmalı olduğu anlaşılacaktır.
‘’CEMAAT-TARİKAT YURTLARI KAPATILSIN!’’
Karaman’ dan Aladağ’a, memleketin yüzlerce yerinde tarikat yurtlarında çocuklarımıza yaşatılan acılar daha sıcakken Muş’ta 12 yaşında bir çocuğumuzun Kuran Kursunda tuvalet kapısında asılı olarak bulunması , Antalya’da yine bir tarikat yurdunda boğazı kesilerek katledilmesi ve son olarak Enes Kara’ yı kaybetmemizle birlikte bir kez daha yüreğimiz parçalanmıştır. Bu durum köy okullarının birer birer kapatılmasıyla, yeterli yurt yapılmaması ve kamu kaynaklarının devlet okulları yerine özel okullara, çeşitli dini vakıf ve derneklere aktarılmasıyla oluşturulmuştur. Aladağ’da yaşamını yitiren çocuklarımız iktidarın kamusal ve laik eğitime yönelik tasfiye adımlarının kurbanları olmuşlardır. Eğitim kamusal bir haktır. Barınma hakkı da tüm çocuklarımızın en temel hakkıdır. Sosyal devlet ilkesinin temel gereği olarak ücretsiz sağlanmalıdır. Tüm tarikat yurtları ve özel yurtlar kapatılarak kamusallaştırılmalıdır. Yıllardır siyasi hesaplar peşinde koşanların, kamusal eğitimi adım adım tasfiye edip, eğitim alanını dini vakıf ve derneklerin faaliyet alanı haline getirilmek istenmesine karşı hukuksal ve örgütsel anlamda her türlü mücadeleyi sürdüreceğimiz bilinmelidir.
Çocuklarımızın yaşamı ve geleceği bizler için her şeyden önemliyken, iktidar ve MEB açsından aynı şeyi söylemek elbette mümkün değildir. Öğrencilerin eğitim ve barınma hakkı ile ilgili olarak yapması gerekenleri yapmayanlar, öğrencileri çeşitli dini vakıf ve cemaatlere ait okulların ve yurtların kucağına iterek ve bu alanda gerekli denetimleri yapmayarak böylesine büyük bir acının yaşanmasına davetiye çıkarmışlardır.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), yargı kararlarına meydan okuyarak dini vakıf ve cemaatlerle ‘işbirliği protokolü’ yapmayı sürdürmekte, devlet okullarına aktarılması gereken kaynaklar özel okullara, çeşitli dini vakıf ve derneklerin okulları ve yurtlarına aktarılmaktadır.
-Aladağ’daki gibi acıların bir daha yaşanmaması için MEB görev ve sorumluluklarını tarikatlara ve cemaatlerle paylaşmaktan vazgeçmeli, kamu kaynakları devlet okullarına aktarılarak okul ve yurt ihtiyacı karşılanmalıdır. Öğrencilerin sağlıklı ortamlarda, güvenilir şekilde barınması devletin asli görevidir. Yapılması gereken bu denetimsiz yurtların kapatılarak; sağlıklı, güvenilir ve yeteri kadar kamusal yurt açmak, böylece öğrencilerimizi tarikat ve cemaatlere mahkûm etmeden kamuya ait yurtlarda barınmalarını sağlamaktır. Bunun için öncelikle kamusal eğitim hakkı güçlendirilmeli, kamunun sorumluluğunda olan eğitim hizmetlerinin dini vakıf ve derneklere, özel öğretim kurumlarına devredilmesinin önüne geçilmelidir.
BAŞARISIZSINIZ YÖNETEMİYORSUNUZ
2021-2022 eğitim öğretim yılının ilk yarısında iktidar ve MEB tarafından yapılan yasal düzenlemeler, yönetmelik değişiklikleri ve uygulamalar toplumun büyük bölümünü tedirgin etmiştir. Eğitimin sorunlarına yönelik somut, kalıcı ve çözüme dayalı politikalar geliştirmeyen gösterdiği performans ile eğitimde yaşanan sorunların daha da ağırlaşmasına neden olan MEB’in karnesi, her dönem olduğu gibi, geçtiğimiz dönem için de tamamen kırıklarla doludur 2021-2022 eğitim öğretim yılı eğitime bütçenin yeterli oranda ayrılmadığı, yeterli öğretmen atamasının yapılmadığı, eğitimin temel sorunlarının gündeme halde getirilerek çözüm üretilmediği, ancak eğitimin araçsallaştırıldığı bir dönem oldu.
1 milyondan fazla eğitim emekçisinin ekonomik, sosyal ve mesleki sorunlarını çözmek için yıllardır adım atmayanların, öğretmenlerin gerçek sorunlarını görmezden gelenlerin hamasi nutuklarını daha fazla dinlemek istemiyoruz. Öğretmenlerin çalışma ve yaşam koşullarına ilişkin sorunların üzeri örtülmekte, öğretmenlerin hakları ve geleceğine yönelik temel talepleri görmezden gelinmektedir.
KAMUSAL, LAİK, BİLİMSEL VE ANADİLİNDE EĞİTİM
MÜCADELEMİZ SÜRECEKTİR
Okulların eğitim kurumu olmaktan adım adım uzaklaştığı, eğitimde dayatmacı politikaların sürmesi nedeniyle öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, öğretmenlerin esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın devam ettiği, eğitim sürecinde farklı dil, kimlik ve inançların dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin başarılı olması mümkün değildir.
Eğitim sisteminde yaşanan sorunlar, elbette ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal koşullarda yaşanan gelişmelerden ayrı ve bağımsız değildir. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, milliyetçiliğin ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçileri ve tüm öğrencilerimizin kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelesini kesintisiz sürdürmeye kararlıdır.’’ Haber Merkezi