- 17:11 Gürgentepe Temizleniyor
- 17:04 HANSİ 100 LİRA
- 17:09 YKS 2025 Başvurusu İçin Son Gün: 3 Mart!
- 16:58 BAŞKAN LEYLA ÇITIR ’DAN RAMAZAN AYI MESAJI
- 17:01 Ordu Pars Spor, Boyabat Eğitim Spor'u Konuk Etti!
- 16:51 FATSA TEMİZLENİYOR
- 16:35 Deplasmanda Galip
- 16:36 Aybastı Belediyesi Temizlik Hizmetlerini Güçlendiriyor
- 16:23 Aybastı’da Öğrencilere Sıcak Yemek Desteği
- 16:15 Ünye'nin yeni fakültesine destek için Durak Fındık’a ziyaret
- 16:09 Aybastı'da Altyapı ve Üstyapı Seferberliği!
- 16:05 ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER
- 15:55 Manevi Pratikler Depresyon Riskini Azaltabiliyor!
- 15:41 Aşk Beyinde Başlıyor, Beyinde Bitiyor
- 15:45 Korgan'da Temizlik Çalışmaları Devam Ediyor
Fındık Fiyatı
Aşk Beyinde Başlıyor, Beyinde Bitiyor

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen Aşkın Muhteşem Biyokimyası Semineri’nde Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya/Temel Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Derya Özsavcı, aşkın kesinlikle kalp ile ilgili bir duygu olmadığını belirterek “Aşk tamamen beyinde başlıyor, beyinde bitiyor.
İstanbul Atlas Üniversitesi Vadi Kampüs Dr. Ralph A. DeFronzo Oditoryumu’nda gerçekleştirilen seminerde Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya/Temel Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Derya Özsavcı, aşkın biyokimyasını anlattı.
Aşkın kalple hiçbir ilgisi yok
İnsanoğlunun aşkı asırlar boyunca kalple ilişkilendirdiğini belirten Özsavcı, yapılan bilimsel çalışmaların aşkın kesinlikle kalple ilgili bir duygu olmadığını ortaya koyduğunu söyledi. Özsavcı, “Aşk tamamen beyinde başlıyor, beyinde bitiyor. Aşkın süreci, beyin tarafından üretilen nörokimyasallar, nörotransmitterler, vücudun endokrinolojik sistemi tarafından üretilen hormon ve kimyasalların birbiriyle karışık dansıyla üretilen bir süreç. Aşk oyunu denilen şeyde etkili olan vücudumuzun orkestra şefi hormonlar. Aşkın muhteşem bir biyokimyası var” dedi.
Beyin aşka çocukluktan itibaren hazırlanıyor
Beynin aşka çocukluktan itibaren hazırlandığını belirten Özsavcı, “Beyin aşk hormonlarını üretmeden önce doğa bizi aşka hazırlar. Çocuklukta bilinçaltında mükemmel kadın ve mükemmel erkek imajı oluşur. Anne-baba-arkadaş-olaylar-çevre-iz bırakmış pek çok kişinin etkisi ile kafamızda mükemmel kadın ve erkek imajı oluşuyor. Hazırlık sonrasında vakti geldiğinde artık bilinçaltımızda tamamen modellenmiş olan tipe en yakın olan ile karşılaştığımızda dünya birden duruverir ve aşık oluruz” dedi.
İlk görüşte aşk var mı?
Bilimsel çalışmalara göre ilk görüşte aşkın olduğunu kaydeden Özsavcı, “Çalışmalar diyor ki, bir kişi değişik etmenlerle dopamin, testosteron, serotonin ve noradrenalin düzeyleri aniden artarak 100 milisaniyede normalde ilgisini çekmeyecek birine ilk görüşte aşık olabilir” dedi.
Serotonini hücre içinde taşıyan proteini kodlayan genin uzun ve kısa olmak üzere iki formda olduğunu belirten Özsavcı, “Kısa forma sahip olanlar aşklarını daha ateşli yaşıyor. Daha sık ve kolay aşık oluyor. Uzun form sahipleri, daha oturaklı, duygularını belli etmeyen bir aşk seçmeye meyilli oluyor” dedi.
Erkekler ilk görüşte aşkı daha çok yaşıyor
Prof. Dr. Derya Özsavcı, erkeklerde görselliğin olduğu alanların beyinde daha hareketli olduğunu kaydederek “Bu durum erkeklerin kadınlardan daha çok, ilk görüşte aşık olduklarını göstermektedir. Çalışmalara göre erkekler, kadınlara göre daha çabuk aşık olmaktadır. Çalışmalar kadınların tam aşık olma süresinin 15 gün, erkeklerde ise sadece 8 saniye olduğunu ortaya koymuştur” dedi.
“Çalışmalar tüm kalbinizle aşık olduğunuz birini unutmanın 15 ay 27 gün sürdüğünü söylüyor” diyen Prof. Dr. Derya Özsavcı, “Aşkın biyokimyasının 6 ay 18 ayla 3 yıl arasında doruk seviyesine erişiyor. Sonra yavaş yavaş hormonlar inmeye başlıyor. Sonuç olarak ilişkinin dinamiği, hormonların yarattığı etkiler, oksitosin ve vazopressinin seviyeleri, sonrasında belki ailenizden ve çevrenizden aldığınız karakter yapınızla aşk ya sürüyor ya da bir yerde bitebiliyor” dedi.
Sosyal ilişkisi düşük kişilerin hastalık riski yükseliyor
Amerikan Epidemiyoloji Dergisi’nde yayınlanan 30-69 yaşları arasında 5 bin yetişkinle yapılan bir araştırma sonuçlarına sosyal ilişkisi düşük ya da evli olmayanlarda hastalık ve ölüm riskinin yüksek olduğunun ortaya çıktığını söyleyen Özsavcı, “Kılıçal ve arkadaşlarının yaptığı bir başka araştırmada, sosyal izolasyon ve sevgi eksikliğinin her iki cinsiyette kalp hastalıklarından ölüm için önemli bir risk faktörü olduğu belirtiliyor. Sevgi/romantik ilişkilere sahip olanların Alzheimer, diyabet, baypas sonrası ölüm riskinin az olduğu ortaya çıkmış. ” dedi.
Annenin stresi, bebeğin geleceğini etkiliyor
Bağlılık hormonu olan oksitosinin yaşamsal öneme sahip olduğunu ifade eden Prof. Dr. Derya Özsavcı, “Yaşam boyu stres ve olumsuz deneyimler yaşayan anne adaylarının bebeklerinde henüz anne karnındayken oksitosin ve vazopessin denilen bağlılık hormonlarının metilasyona uğradığı tespit edilmiş. Metilasyon bazen iyi bazen kötü sonuçlara yol açabilir. Bunun sonucunda da oksitosin reseptörlerinin baskılandığı, vazopressin reseptörlerinin ise aksine arttığı belirlenmiş. Vazopressin reseptörlerinin arttığı bu bebeklerin ilerdeki yaşamlarında son derece saldırgan aşıklar olduğu tespit edilmiş” diye konuştu.
İstanbul Atlas Üniversitesi