2023’te bağımsızlığını ilan eden Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk 15 yılında (elbette) Ulu Önder Atatürk’ün üstün liderlik vasıfları sonucu başarılı bir yükseliş trendi yakalamıştık...
Ulu Önder’in vefatının ardından “sırtını Atatürk’e dayayan yönetici ve siyasilerin” bocalamasıyla başlayan iktidar boşluğu, maalesef çok partili dönemin de başlamış olmasından kaynaklı iç çekişmeler ve siyasi rekabetlerle giderek büyüyen kutuplaşmaya ve kanayan yaraya döndü...
İlk yıllarda “şartlar gereği” bölge ve illerdeki etkin kişilerden oluşan siyasi tablo sonraki yıllarda çıkan kanun ve genelgelere rağmen iktidar-muhalefet çekişmelerinden kurtularak aklıbaşında politika üretemeyen siyasetçiler üretti... Tabi bu da sırtını kanunlara dayayan silahlı kuvvetlerin sık sık yaptığı darbelerle ülke yönetimine müdahale etmesine neden oldu...
Ta, ki 2000’li yıllara kadar...
Neredeyse 60 yıl, yani ortalama bir insanın ömrü ve hatta üç nesil etkili olan bir süreçte “ağa” veya “bey” olmaktan başka hiçbir vasfı olmayan siyasetçilerin etiket ve koltuk sevdasından kaynaklı hem siyasi hem de ekonomik krizlerle yaşadık... Ne onlar vazgeçti, ne de onlar öldüklerinde yerine geçecek kişiyi belirleyen siyasi parti Genel Başkanlarının “kendi koltuğunu korumak” derdiyle yetkilendirdiği vasıfsız/bencil kişiler vazgeçti...
Ölenin yerine onun halefi olan yeni “ağa” veya “bey” atandı... “Atandı” diyorum çünkü sözde demokrasiyle yönetilen ülkemizde 2023 yılına girmiş olmamıza rağmen halen düzeltilmemiş olan kanunlar Genel Başkanların ve onlarla her daim ayakta duran (aynı zihniyetteki) astlarının antidemokratik müdahalelerini önlemeye yetmedi...
Bu çelişki, kaos ve krizlerle dolu yıllara bir tepki olarak doğan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti)’nin 2001’de kurulmasıyla bitecek sandık... O günlerdeki söylem ve eylemlerinde halka ümit veren ve günümüzde Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan sayın Recep Tayyip Erdoğan da maalesef beklenen yasal düzenlemeleri yapmadı veya yapamadı...
Sayın Erdoğan’ın liderliğindeki AK Parti’yle Cumhuriyetimizin ilk yıllarına yani sırtını lidere dayayan ve bunun verdiği kolaylıkla fikir/proje üretmeyen siyasi anlayışa sahip kişilerin 2023’e kadar giderek artan sayıdaki makam işgallerinin yaşadığı günlere döndük...
2002 seçimlerinde halkın büyük teveccühüyle tek başına iktidar olan AK Parti’nin ilk yıllarda oluşturduğu kadrolar sayın Erdoğan’ın halktan aldığı güce dayanarak önceki hükümetlerin yaptığı hatalı eylemlerin aksine adımlar yapmaktan başka pek birşey yapmaya gerek görmeden ilk beş yılını atlatabildi...
İlk beş yıl aynı zamanda sayın Erdoğan ve yol arkadaşlarının da iktidar tecrübesini güçlendirmesine vesile olmuştu... Ancak AK Parti de ilk başta karşı olduğu “ağa” ve “bey” etiketli yani siyasi partilere ve dolayısıyla devlet kurumlarına sirayet etmiş vasıfsız insanlardan kurtulmamıza yönelik adımları atamadı...
Sayın Erdoğan’ın samimiyetle yaptığını düşündüğüm açıklama ve attığı adımlarını yasal zemine oturtamaması parti teşkilatlarına sirayet etmiş “eski politik düşüncelere sahip becereksiz ve vasıfsız” insanlara yenilerini ekledi...
21 yıllık AK Parti kadro geçmişine baktığımızda tepeden en alt birime kadar 2000 yılı öncesinin iktidarlarında bulunup başarısızlıkları belgeli olan politikacılar veya onların haleflerinden oluşuyor....
En acısı, iktidarlardaki becereksiz “ağa” ve “bey”lerin yerine yetiştirmeye çalıştığı alternatif kişiler de zamanla seleflerinin makam hırsına kapılarak “ağabey” unvanı aldılar...
Halbuki, çağın şartlarının da zorlamasıyla yetişen pırıl pırıl genç neslin içerisinden yeni ve başarılı isimlerin çıkması zor değildi...
Ülkemizi başarıyla yönetebileceğini düşündüğüm vasıflı ve insani yönü güçlü genç nesillerin önünü açarak (kişilerin anlayışına değil de) vasıflı kurum, kuruluş ve birimlerin yönetimlerinin araştırarak, tartışarak ve ortaklaşa kararlarla üretceği politikaların doğması Siyasi Partiler Kanunu’ndaki engelleyici maddelerinin değiştirilmesine bağlıdır...
Günümüzde yaşanan sorunlara bakıp ümitsizliğe kapılmadan doğru adımlar atmak için önceliğimizi bu kanun değişikliğine vermeliyiz. Yani inadı bırakmak gerek.
Bu yazı toplam 1089 defa okunmuştur