Türkiye’de telif hakları kanunu geç çıktığı için yıllardır hangi eserin kime ait olduğuna dair karışık bilgiler düzene giremedi; bu konunun uzun süren mahkemeler sonucunda netleşeceğini tahmin ediyorum...
Size yaşadığımız karışık ve karamsarlık aşılayan gündemi yorumlarken “lay lay lom” isimli eserden de bahsedeceğim, zira derdimi en net bu şarkının sözleri anlatabiliyor.
Malum Türkiye’de köşe yazısı, konferans, panel, kitap gibi detaylı bilgileri okuma ve yorumlama özürlü bir toplum geliştirildi.. Saçma da olsa oynamaya vesile müziklere olan rağbet ise artarak devam ediyor.
Ağıt olarak yazılmış nice eserin müziğiyle oynamaya koşan bir toplumla iç içe yaşadığımız için de ben de bu defa okuyanları oynatacak bir eseri kullanarak derdimi anlatacağım.
Elbette meramımı anlatabilmem için işi tamamen şarkı sözüne de boğmayacağım, sadece “hayatı ciddiye almadan yaşayanlara” yönelik kullanılan “lay lay lom” deyimini vefasız sevgilisine yönelik müzik eseri olarak sunan Metin Işık’ın şiirindeki bazı kısımları okumanız beni anlamanıza yeterlidir.
“Lay lay lom galiba sana göre sevmeler
Hopa şina nay galiba sana göre sevilmeler
Uğramaz mı sevginize ayıplar, utanmalar
Duysalar elalem sana ne söyler?”
Bakın, kısa ve öz vurgularla sunulan şu muhteşem sözlere... Okuyun, hatta internetten bulup şarkısını dinleyin ve ister düşünün, isterseniz de bunca derdimize rağmen oynayın.
Akaryakıt ve döviz kaynaklı (daha doğrusu bahaneli) fırsatçıların bozduğu bir ekonomik piyasada, canavara dönüşen zam çarkının dişleriyle her gün binlerce insan eziliyorken, aldırmayanlara gelsin bu sözler. “Lay lay lom galiba sana göre sevmeler” mısrası sizin olsun.
6 Şubat 2023 sabahı saat 04:17’de gerçekleşir gerçekleşmez 13.5 milyon kişiyi direkt etkileyen, 50 binden fazla insanın ölümüne, yüzbinlerce kişinin yaralanmasına, milyonlarca kişinin psikolojisine sebep olan deprem ve ardından devam eden afetlere aldırmayanlara da gelsin... Size de “hopa şina nay galiba sana göre sevilmeler” mısrası uygun...
Yıkılan yüzbinlerce konut ve işyerinin açtığı yarayı sarmaya koşturmak yerine afetleri fırsat sayıp stok yapanlara, tefecilere, zamcılara yani arsızlara gelsin... Özellikle “uğramaz mı sevginize ayıplar, utanmalar” kısmını bu pisliklere hediye ediyorum.
“Duysa el alem sana ne söyler” ifadeli mısra da bu afetleri politik emellerine alet edenlere gelsin....
Haydi, hep beraber oynayın; ekonomimizin ayarlarıyla, minicik yavrularımızın yarınlarıyla, toplumumuzun inançlarıyla... oynayın, arsızca...
Oynayın; Partiniz iktidarda kalsın, makamınız yükselsin, bankalarda biriken paranız çoğalsın, eviniz-işyerinizin emlak değeri artsın, öyle ya sizi ne ilgilendirir minicik bebeğine durumu izah edemeyen anne-babaların içler acısı hali... Sizin umrunuzda mı küçücük kalbi sıkışan, rüyalarında kâbus gören yavruların olaylara anlamsız bakışları... ve yavrularının soruları ve beklentilerine cevap veremediği için gizli gizli ağlayan ebeveynlerin durumu...
Kendilerine güvenip geleceğini teslim ettiklerimizi de unutmadım, alın bu son kısım da sizin olsun; siz de zaferinizi kutlarken oynayın...