ESNAF

Ahmet Yenin 2023-09-05 09:06:24

Üretmeden hazırı tüketen kendi manavından bakkalından pahallı diyerek alış veriş yapmak yerine zincir firmalardan alış veriş yapan bizim insanlarımız ve ülkemiz acı örneğinde olduğu gibi ihtiyaçlarımız temin etmek için piyasaya bakkala markete çıktığımızda o pahallı bu pahallı diye ah vah ederek ister istemez zorla da olsa alış verişimizi mecburen borç harç yaparak Ülkemizde yarı açı yarı tok yaşayıp ekonomik derdi ve sıkıntısı olmadan şunu alırsam öbürünü almaya param yetmez diye düşünmeden gül gibi geçinen idarecilerimizin ağzına bakmaya devam ederiz…

İster fert olarak, ister ülke olarak kalkınmanın yolu üreterek tüketmektir. Türkiye Cumhuriyet’i devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” Diyerek diyeceğini tabii anlayan ve hayatına uyarlamak isteyen tüm insanlar için çok önceden demiş. Çalışmayan ve bizim gibi sürekli hazırı tüketen hem kendisi hem de ülkesi kaybeder demiş Atatürk Bu düşünce ile hayatını sürdüren insanlar ve ülkeler Almanya iyi örneğinde olduğu gibi ekonominin dünya devi olma yolunda emin adamlarla ile ilerlemiş. Ve halende ilerlemeye devam eder ve ediyor da…

Tabii devletlerin ve devletlerin sahibi milletlerin ekonomileri güçlü olmalı  ekonomisi güçlü devletlerden biri olan Alman ekonomisi gibi. Cebinizde helal kazancınızın ürünü paranız var ise  duruşunuz ve yürüyüşünüz konuşmanız farklıdır. Ekonomi hem insanlar hem de mensubu oldukları ülkeler için önemlidir. Tabii insanların ve ülkelerin gücü ürettiklerine karşılık mensubu oldukları devletine adaletli biçimde ödedikleri vergilerdir. Vergide adalet varsa  insanlar da ülkelerde güçlüdür. Alman devleti  milleti gibi 

Vergi devletin can suyudur. Vergi devletin halkından topladığı harçlar ile dimdik ayakta durarak devletin sahibi milletin hayatını kolaylaştırmada kullanılması gereken paradır. Vergi sadece devlet adına görev yapan işçi ve memurlardan değil, serbest ticaret yapan insanların ve kurumların kazançları oranında devlete ödediği harçlardır. Vergiyi adaleti bunun için özeldir ve önemlidir. V ergide adalet yoksa serbest piyasa darda ve zorda kalır. B undan sonrada tüm insanlar işçi yada memur olmak için devletin kapısını çalarlar. Bunun önüne geçmek için idareciler vergide adaletin sağlandığı kanunu yürürlüğe koydukları an devletin can simidi olan vergiyi kazancı oranında ödeyecek vergi mükellefleri artar. Kazanan üç be kişi ve kurum yerine tüm millet ve ülkeler olur 

Ülkemizdeki idarecilerde vergide adaleti tesis ettikleri zaman devletinin temel taşını oluşturan insanların büyük çoğunluğunun hayatımız devlet güvencesi altında garanti olsun umuduyla işçi memur olmak yerine kendi işinin patronu esnaf olup vergi mükellefi olmalarını sağlayan vergide adaleti çok kazanandan çok az kazanandan az vergi alınmasıyla sağlamış olur.

Böylece kazanan sadece üç beş zincir firmalar değil, iş aş diye devletin kapısını çalmak zorunda olan çok sayıda maharetli insanında esnaf olup kendi ayakları üzerinde durmalarına ve böylece hem milletin hem de devletin birlikte kazanmalarına katkı sağlamış olurlar.

İşte buna yazar kardeşimiz T.C.Asikan Aydın’ın kaleme aldığı özel ve önemli makalesi ülkemizde olduğu gibi tabii bu iş idarecilerden kaynaklanmaktadır, sadece kendini düşünmek yerine ülkeni ve birlikte yaşadığın insanlarında ekonomisini düşünerek Alman Ekonomi Profesörünüm kızının  alış verişini Alman malı  üretim olan bebek arabasın pahallı da olsa alması çok yerinde bir örnektir tabii anlayanlar için…

Buyurun insanların  ülkemizde de olduğu gibi kişisel çıkarlarını düşünerek beş kuruş ucuz diye kendi ülkesinin esnafından ürün almayı, imal edilmiş bebek arabasını pahallı diye başka ülkelerin ürettiği ama ucuzu mal ettiği bebek arabasını almak yerine kendi ülkesinin imal ettiği ve fakat muadillerine oranla oldukça pahallı olan bebek arabasını neden tercih ettiğini ülkelerin ve insanlarının adil şekilde kalkınmalarına katkı yapmak adına alman malı bebek arabasını alış hikayesini anlatan özel ve önemli makaleyi okuyun daha çok insana okutun ki insanlarımızın öncelikle kendi insanlarının ve ülkesinin ortak ve adil çıkarını düşünerek hareket etmesi gerektiğini  kendiniz birinci elden öğreniniz.

Alman anne gibi yaparak ülkemize ve insanlarımıza kazandıralım ki topluca kazanan günümüzde olduğu gibi sadece belli zincir firmalar ile belli iş insanları değil, devletin sahibi tüm millet ile ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti devletimiz kazansın.

Alman ekonomi profesörünün kızı bebek arabası almaya kalkışır. 

Alacağı ürün Almanya'da 700 Euro

İnternette bulduğu Çin malı muadili ise 250 Euro'dur. Babasına ‘’ne yapayım’’ soruyor. Babası tercih senin cevabını diyor. 

Kız gidiyor Alman malı arabayı 700 Euro' alıyor Babası soruyor; 

Neden pahalısını seçtin?

Kız başlıyor anlatmaya

Eğer Çin malını alsaydım; 

O para dışarı gidecekti.. Alman ürünü satılmayınca fabrika işçi çıkaracaktı.

İşsiz insanlar harcama yapamayacakları için devletin vergi geliri düşecekti.

Devletin geliri düştüğü için çocuğuma iyi bir eğitim veremeyecekti

Güvenliğini sağlamakta finansal sorunlar yaşayacaktı

Yeterli sağlık hizmeti veremeyecekti.

Ben Alman malı almakla "çocuğumun geleceğini garanti altına aldım" deyince; 

Baba da gururlanarak kızını tebrik edip, demek ki ben görevimi yapmışım diyor.

İşte onun içindir ki Almanya'nın yıllık 225 Milyar dolar dış ticaret fazlası var.

Halkın bu bilinci sayesinde Almanya 

Avrupa Birliğinin patronluğunu yapmaktadır.

Bizi sormayın

Bizde ithalat çılgınlığı had safhada!?

Her türlü alavere, dalavere bizde..

 

Bu yazı toplam 970 defa okunmuştur

Anasayfa