İnsan doğası öyle yaratılmış ki; Neyin haram, neyin helâl olduğunu daha niyet ederken hisseder...
Örneğin bir kenarda kendi halinde uyuklayan zavallı bir hayvana taş atmaya niyetlenen kişi omuzlarındaki her iki melek tarafından üşüme ve korku karışımı bir ürperti yöntemiyle uyarılır...
Ben buna manevi sigorta diyorum.
Bunun tam tersini örneklersek; O hayvana taş atmaya niyetlenen kişiyi engellediğinizde bu defa huzur dolu bir başka ürpertiyle mutluluk hissiyle sarılırız...
Bilim insanlarının bu konudaki görüşleri nasıldır bilmem ama bu duyguları iyi ve kötü hallerde yaşayan bir insanım.
Çocukluğun saflığını yaşadığımız yıllarda bu duygular daha belirgin hissediliyor.
Geçmişte yaptığınız her hangi bir iyiliği ve de tam tersi kötülüğü hatırladığınızda anlatmak istediğimi daha net fark edeceksiniz.
Sokakta üşümüş ve aç olduğunu düşündüğünüz bir hayvan yavrusunu sarmalayıp karnını doyurduğunuz bir hatıranız mutlak olmuştur; O gün dünyanın en mutlu insanıydınız, değil mi?
Ya, bir suç işlediğinizde; Örneğin bir bardak kırdığınızda sanki anneniz size çok büyük ceza verecekmiş gibi ardı ardına yalanlar sıraladığınızda? Oysa ki anneniz "önemsiz yavrum, canın sağolsun" dediği halde, yalancı olmak ne korkunç bir duyguydu?
Hatırlamaya çalışın..
Hatırladınız mı?
Öyleyse bir defa daha düşünün, lütfen...
Değdi mi?
O masumların üzerinden pazarlık yapmaya, pazarlık yapanların size verdikleri "sus" paylarını almaya, orman yakmaya, hak etmediğin işi almaya, elindeki yetkiyle iş satmaya, rüşvete, görevi suistimale, çalışmadan maaş almaya, hırsızlığa.. Kısacası cehennemlik olacak ameller işlemeye değer mi?