Eski evlerimizde alttan tutup kaldırınca çerçeveyi; metal tutaçı çeviriyorduk cam sabitleniyordu ... Başımızı dışarı doğru uzatınca direk komşuları görüyorduk...
Ahşap kenarlarında küplere ya da tenekelere konulmuş çiçeklerimiz vardı...
İllaki karanfiller; mis kokulu kırmızı karanfiller dikilirdi...
İşte, o güzelim çiçeklerin arasından yan komşu, karşı komşu ile sohbetin dayanılmaz terapisi...
O zaman psikolog,psikiyatrist falan bilmeden meğerse ne güzel kendimizi, birbirimizi tedavi edermişiz...
Şimdi kocaman apartmanların, dayanılmaz yalnızlığını yaşıyoruz...
Çocuk sayıları azaldı,büyüklerimiz gitti...
Komşumuz varsa bile; habersiz gidemez olduk.
Gittikçe yalnızlaşan, insanlar topluluğuna dönüştük ...
Sosyal medyada takip ettiğim kadınlar kulubü diye bir grup var... orada çok ilginç hikayeler okuyorum.Herkes derdini,sevincini ya da sorunlarını anlatıyor, paylaşıyor.
Garip geliyordu önceleri, kimi adını gizleyerek ya da açıkça yazarak sorunlarını anlatıyorlardı..Öyle böyle değil paylaşımlar;her türlü sorular var.Yani kiralık evden tutun da, hastalığa, düğüne, boşanmaya... anasını şikayet edenden , yurt dışına gitmeye çalışanından ,borsada para nasıl kazanılır gibi her türlü sorular!
Hatta bazıları evlerine, yazlıklarına tanımadıkları insanları davet ediyorlardı...
Kötü niyetle değil, hayatı paylaşmak için çağırıyorlardı...
Artık, her gün ne yazmışlar okuyorum...
Hiç garipsemiyorum hayat paylaştıkça, anlattıkça anlam kazanıyormuş...
Sosyal medyada bile!!!
Diyeceğim o ki varsa güzel bir komşunuz sıkı sıkı sarılın.
Issızlığa, yalnızlığa giden bu dünyamızda; ilaca, hapa sarılmadan konuşarak paylaşmak eskiden ne güzel miş meğer...
Ben pencereme karanfil koyamıyorum ama balkonuma Taşbaşı ‘lı komşularımdan aldığım karanfillerimi her sene dikiyorum...
İyi geliyor, mutluluk veriyor; hele kokusu da muhteşemse... Karanfil yürekli bir çocuk oradan gülümsüyor bana...
Bu yazı toplam 2547 defa okunmuştur