Ordu ve Giresun birbirine yakın iki komşu il.
Yıllardır sınırdaş Samsun ve Trabzon'un baskısı altında tutulduğunu biliriz.
Ankara'da siyasiler üzerinde ki lobi faaliyetleriyle üstünlük sağlayan Samsun ve Trabzonluların bu tutumundan şikayet ettik durduk.
Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi'nin bu iki ilinin bugünkü halini görünce onların yanında bizim illerin gelişmemiş olması aleyhimize mi lehimize mi bilemedim.
Bazen iyi ki gelişmemişiz diyorum.
*
Lobi faaliyetleri ve şikayetlerimize gelince...
Mesela, en büyük altyapı yatırımlarına bu iki il biz Ordululardan çok önce kavuştular.
Havalimanı, deniz limanı, demir yolu, üniversite, üniversite hastaneleri Samsun ve Trabzonlular Ordu ve Giresun'dan en az 50 yıl önce ulaştılar.
Kendileri bu çağın hizmetlerine ulaşmakla kalmayıp Ordu ve Giresun'a bu hizmetlerin gelmesini bir şekilde engellediler, başarılı da oldular.
Bir ay sonra 2024 yılına gireceğiz.
Ordu'da halen raylı taşıma demir yolu olmadığı gibi yapılacağı da yok. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılında Dünyanın kullandığı ekonomik, doğaya zararı olmayan raylı taşımacılık dileriz Ordu ve Giresun illeri ile Trabzon, Rize, Artvin'e birlikte gelir.
Bir başka örnek, en çok fındığı Ordu ili üretir ancak ihracatını Trabzonlu iş adamları yapar.
Samsun' da havalimanının 2'ncisi Çarşamba'ya yapıldığında Ordu ve Giresun illerinde havalimanının nereye yapılacağının tartışması yapılıyordu.
Neyse bu manada ilimiz aleyhine çok daha çeşitli örnekleri sıralamak mümkün.
*
Bugün yazmak istediğim esas konuya gelince;
Geçtiğimiz hafta yolumuz Samsun'dan geçti.
Gördüm ki Samsun eski Samsun değil.
Sanayileşme, büyüme Samsuna yaramamış.
Karmakarışık bir metropol kent olmuş.
Kentin deniz ile bağı koparılmış.
Sanki bir İç Anadolu kenti gibi.
Helede katlı yollar çok çirkin yapılmış.
Ahtapot gibi Samsun kentini sarıp sarmalamış.
Adeta boğuyor.
Dünde denizi gören evler şimdi üzerinden araçlar geçen beton yığını yolları görüyor.
Kimi evler ise yolun üstünü göremeyip köprü altı seyreder hale gelmişler.
Büyüklüğü ve gelişmişliği ile İstanbul'un küçük bir modeli olmuş.
*
Sokaklarında her milletten insana rastlamak mümkün.
Büyük büyük AVM'ler kurulmuş.
*
Bir zamanlar Ankara'ya giderken görmekten mutlu ve gurur duyduğumuz Türk tütününü işleyen, çiftçinin arka bahçesi Tekel fabrikalarını göremedik.
Karayolundan geçerken nerede olduğunu bile fark edemedik.
Samsun'un verimli topraklarında tütün üretiliyor mu üretilmiyor mu doğrusu bilmiyorum.
Kızılırmak nehrinin alüvyonlarıyla beslenen Türkiye'nin sulu tarım yapılabilen en değerli toprakları uçsuz bucaksız Çarşamba, Terme ovaları yok olmak üzere.
Bir zamanlar üzerinde sürüler halinde manda ve büyükbaş hayvanların otladığı çeltik tarlalarında binalar, gökdelenler yükseliyor.
Ağaç sanayinin önemli ham maddesi niteliğinde geçmişte öbek öbek küçük çaplı ormancıklar halinde üretimi yapılan kavak bahçelerine de rastlayamadık.
*
Samsun eski Samsun değil.
Üretim şehrinden tüketim şehrine dönmüş.
*
Aman ha...
Ordu ilimiz büyüyecekse böyle büyümesin.
Eski Ordu korunarak, planlı, betona boğulmadan, yeşil korunarak denizle, kumsalla birlikte bütünleşerek büyüsün, gelişsin.
Sahil kesimine, yerleşim alanı mahallelere viyadüklü kavşaklar, yollar yapılmasın.
Şayet imkan var ise isterim ki 1960. 70'li yıllarda ki Ordu sokaklarını tekrar geri getirilsin. Kara taşlı, ağaçlı, taş kaldırımlı Ordu bugünkü Ordu'dan çok daha güzeldi.
Hele de Çarşamba pazarı ile Tahıl pazarı ayrı bir yaşam alanı, nefes alıp soluklandığımız, sorunlarımızı sıkıntılarımızı, üzüntülerimizi, sevinçlerimizi dostlarımızla paylaştığımız yerdi.
Üzerinde gezerken tarih vardı, yaşanmışlık vardı.
Kimlik vardı.
Modern şehirler kuracaksak eskiyi yok etmiyelim. Ordumuzun geçmişini, eskisini tarihini koruyarak geleceğe yön çizelim.
Bu yazı toplam 1342 defa okunmuştur