Ulu Önder Atatürk'ün "Cumhuriyeti ilan ettiği" günün önceki gecesinde yediği akşam yemeğini konu alan "Son Akşam Yemeği" filminin galası Ünye'de nasip oldu...
Filmin en önemli mesajı; herkes uyuduktan sonra, acıkıp mutfağa inen Gazi Mustafa Kemal'le bir dönem Osmanlı Sarayında Aşçılık yapmış Agâh Efendi arasında geçen sohbetteydi..
Cumhuriyet'in "Osmanlıyı yok edecek" bir idare şekli doğurmasından korktuğunu her fırsatta dile getiren Agâh Efendi, aslında günümüzde de Cumhuriyeti ve Atatürk'ü tam anlamayanların o günkü düşüncelerini temsil ediyordu...
Senaryoda Agâh Efendinin fikirlerini anlamayanları da bugünkü "Atatürkçüyüm" diyenlerin büyük çoğunluğuna benzetiyorum... İstisnalar hariç bir çok Atatürkçünün "Atatürkçülüğü" tam bilmediği bir dönem yaşıyoruz ve ne acıdır ki Osmanlıcıyım diyenlerin büyük çoğunluğu da "Osmanlıyı", İslâmcıyım diyenlerin büyük çoğunluğu da "İslâmı" anlamıyor...
Aslında öyle sinsi bir düşman tarafından işlenmişiz ki, aydın olarak meydanda gezenlerin karartığı bir dizi ideolojiyle saçma politik parçalara ayrılmışız...
Parti, cemaat, cemiyet, dernek, vakıf, kulüp, platform ve benzeri aidiyet merkezleri ürettirdikleri bizlerin biri birimize gidip-gelmesini de engellemeyi başarmışlar...
Düşmanlar derken sakın binlerce eli silahlı kişi aklınıza gelmesin, tarih boyunca olanların hepsi topu topu 40-50 kişiyi geçmez... Kalabalığı oluşturanlar ise bu fikirleri işine/menfaatine geldiği şekilde evirip-çevirip kendine de aydın süsü verenlerdir...
Aslında günümüzde mevcut tüm ideolojilerin ilk üretiliş sebebinin insanlara daha iyi yaşam ortamı oluşturmak olduğuna inanıyorum. Yani fikri üreten düşünürlerden çok o fikirleri doymak bilmeyen hırslarına alet edenlerin verdiği zararları yaşıyoruz.
Agâh Efendinin endişeli konuşmasına kısa bir cümleyle cevap veren Atatürk'ün "Senin düşüncelerin geçmişi, benim düşüncelerim geleceği temsil ediyor, vakit ise şimdi" şeklinde özetleceğim cümleyi çok detaylı düşünmek ve özümsemek, gerekiyor...
Cumhuriyetcilerin unutmaması gereken Agâh Efendi gibilerin de Çanakkale ile simgelenen Kurtuluş Savaşında Atatürk'e askerlik yaptığı gerçeğidir..
Osmanlıcıyım diyerek gizliden gizliye Atatürkçülük düşüncesini Türk tarihine hiyanet etmekle itham edenlerin de Atatürk'ün Osmanlıyla ilgili fikrini özetleyen şu konuşmasını okuması ve unutmaması gerekiyor...
Atatürk diyor ki;
"Milletimiz ufak bir aşiretten; anavatanda bağımsız bir devlet tesis ettikten başka Batı alemine, düşman içine girdi ve orada büyük müşkülat içinde bir imparatorluk vücuda getirdi.
Ve bunu, bir imparatorluğu altı yüz seneden beri büyük bir şevket ve azametle devam ettirdi. Buna muvaffak olan bir millet elbette yüksek siyasi ve idari niteliklere sahiptir. Böyle bir vaziyet yalnız kılıç kuvvetiyle vücuda gelemezdi.
Cihanın malumudur ki, Osmanlı Devleti pek geniş olan ülkesinde bir sınırından diğer sınırına ordusunu fevkalade sürat ile ve tamamen donanmış olarak naklederdi. Ve bu orduyu aylarca ve belki de senelerce iyi besler ve idare ederdi.
Böyle bir hareket yalnız ordu teşkilatının değil, bütün idari şubelerin fevkalade mükemmeliyetine ve kendilerinin kabiliyeti olduğuna delildir. **
Bütün bu fikir karmaşasından bir an önce çıkıp birlik-beraberlik içerisinde yeni yüzyıllara yürümek istiyorsak da geçmişi geleceğe anlatmak gerek... Şimdi. Yani daha fazla geç olmadan.
(** Mustafa Kemal Atatürk - 28 Aralık 1919, Atatürk'ün Ankara'da eşraf ve ileri gelenlerle konuşması. Kaynak: Atatürk'ün Bütün Eserleri 6. Cilt, s.28)
Bana bu makaleyi yazdıran fikirlerin oluşmasına vesile olan "Son Akşam Yemeği" filminin tüm emektarlarını alkışlıyorum...
Bu yazı toplam 816 defa okunmuştur