Çoğu kimse yüce Allah'ı gökyüzünden bizleri seyreden, sevap işleyenleri mükâfatlandırmak, günah işleyenleri cezalandırmak için bekleyen doğa üstü bir güç gibi algılamaktadır!
Oysa Allah-u Teâlâ, Evren'i, hatta sonsuza yakın sayıda evrenleri sevk ve idare etmekte, dalaklarımızda kaç tane hücrenin her an ölüp, yenisinin doğduğunu, işaret parmağımızı hareket ettirdiğimizde beynimizde hangi nöronların işlev gördüğünü, sonsuz sayılabilecek sayıda var olan atom çekirdeklerinin etrafında dönen elektronların keyfiyetini vb. bilen, gören, işiten, duygulandığımızda bize merhamet eden, bir günah işlediğimizde bizleri bağışlamak için tövbe etmemizi bekleyen, 99 isim ve bu isimlere karşılık gelen sıfatlarla sınırlı olmayan, sonsuz sayıda isim ve sıfata sahip olan, her anı bir başka muhteşemliklerle dolu, dolu, sonsuz kudret, ilim, merhamet, hikmet, incelik, zarafet sahibi, sayısız canlı türlerinin yaratıcısı ve idrak sınırlarımızın çok ötesinde, bir varlıktır!
Dahası, yüce Allah'ın kullarını yaratmaktan esas maksadı; Cehennem ehlini yakmak, Cennet ehlini mükâfatlandırmaktan çok öte hikmetlere matuftur. Bu hikmetlerin neler olabileceği mahlûkata gaiptir! Nitekim; Bakara suresi 30. ayet aşağıdaki gibi olup, melekler dahil, hiç kimsenin bilmediği, yalnızca Allah'ın bildiği hikmetler söz konusudur.
"(Ey Habîbim), o vaktı hatırla ki, Rabbin Meleklere: “-Ben yer yüzünde (hükümlerimi yerine getirecek) bir halife (bir insan) yaratacağım.” demişti. Melekler de: “- Biz seni hamdinle tesbih ve noksanlıklardan tenzih etmekte olduğumuz halde, orada fesad çıkaracak ve kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?” demişlerdi. Allah: “-Ben, sizin bilemiyeceğiniz şeyleri bilirim.” buyurdu."
İnsan ve cinlerden günahkâr olup tövbe etmeden ölenler Cehennem'e, mü'minler de Cennet'e gideceklerdir kuşkusuz...fakat, insan ve cinlere gaip olan o kadar çok (sonsuz) içerik vardır ki; muhtemelen yukarıda sözü edilen bilgi de, sonsuza kadar gaip kalabilir.
Mes'elenin özü; sorumluluk sahibi olan insan ve cinlerin, hayata yaratık penceresinden bakıp, sorumluluklarını azami derecede icra etme noktasında irade göstermesidir.
Hiç kimse, hiçbir zaman yüce Allah'ı tüm yönleriyle kavrayıp, O'nu tüm hususiyetleriyle anlayamayacaktır. Bu durum, -teşbih hatalı olmakla beraber- okyanusu bir çay bardağına doldurmak kadar, hatta çok daha imkânsızdır. Zira insan, zeka kapasitesi, yürek çapı ve diğer hususiyetleri bakımında sınırlı, yüce Allah ise her bakımdan sonsuz varlıktır...saygıyla..
Bu yazı toplam 804 defa okunmuştur