4 Ocak 1961 tarihinde kabul edilen "212 Sayılı Kanun" (Basın çalışanlarına bazı haklar ve yasal güvence sağlayan kanun) Resmi Gazete'de yayınlanarak 10 Ocak günü yürürlüğe girdi.
212 Sayılı Yasanın ve Basın İlan Kurumu’nun oluşmasına tepki gösteren Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah Gazetelerinin "9 patronu" 3 günlük boykot başlattı.
Onların bu eylemine karşı bir araya gelen Gazeteciler de halkı habersiz bırakmamak için "Basın" isminde bir gazete çıkardı.
"9 Patron Olayı" nedeniyle üç gün süren boykotu üç günlük yayınıyla kıran "Basın Gazetesi"nin bu mücadelesinin başladığı 10 Ocak tarihi 1971 darbesine kadar "Bayram" olarak kutlandı.
1971 "Askeri Müdahalesi" ardından kabul edilen "basında bazı hakların kısıtlandığına dair" kararlarla bayram etkinlikleri yerini hüzüne terk etti ve bu nedenle "Bayram" sıfatı yerine "Gün" sıfatı kullanıldı.
1971'den bu yana haklarına kavuşamayan basın mensupları halen "bayram kutlaması" yerine 10 Ocakları "hüzünlü" bir etkinlik günü olarak yaşatmaktadır.
Öte yandan, dönemin yöneticileri tarafından ihdas edilen (oluşturulan) "Mülki İdare Amiri" unvanlı memurlar ilk mesleki toplantısını 10 Ocak 1971 tarihinde yaptı.
Daha sonra dernekleşen idare amirleri 1978 yılındaki dernek genel kurulunda bir karar alarak 10 Ocak tarihini, "İdareciler Günü" olarak kutlamaya başladı.
Bu özetten de anlaşılacağı gibi yöneticileri halk adına denetleyen "dördüncü kuvvet" 1978 yılından beri dolaylı bir misillemeyle ötelenmektedir.
Aradan geçen yıllarda da istenen "özgür ortama" kavuşturulamayan Basın çalışanları (zamam zaman) ilan bedellerini koz olarak kullanan Mülki İdare Amirlerinin (yani devlet adına kamu görevi yapan Vali, Kaymakam gibi memurların) dolaylı baskısı karşısında direncini yitiren patronlara mahkûm durumdadır.
Giderek azalan reklâm gelirleriyle ayakta durmakta zorlanan bazı Basın Patronları, çaresiz kalarak "ilan bedeline" boyun bükmek zorunda kalmış, bazıları ise "kolay kazanç" olarak gördüğü ilan bedellerini almak için Basın Etik Kurallarını bir kenara atmıştır.
Basın mensubu olmanın sosyal ortamdaki ışıltısına kapılan bazı kodamanlar ile cemiyet içerisinde yer edinemeyen bazı insanların kolay itibar etiketi kazanmasına da vesile olunca Basın sektörü giderek cazibe kazanmış ve bu tür kalitesizlik sebepleriyle itibar yitirmiştir.
Kanunu icra edenler ile Kanunu yapan siyasilere sığınmaktansa susmayı tercih eden onurlu Basın mensuplarının boş bıraktığı alanı yıllar içerisinde giderek çoğalan sayıda cahiller doldurmaya başlamıştır.
Kendilerini eleştiren ve denetleyen Basın mensuplarının suskunluğunu kâr kabul eden idareciler, ülke genelinde pasifize olan dördüncü kuvvetin yokluğundan dolayı bir ayağı eksik masa benzeri makamlarıyla karşı karşıya kalmıştır.
Topluma iletmek istedikleri mesajları tam manasıyla dile getiremeyen, kopyala yapıştırcı (sözde) Basın mensuplarının yanı sıra bir de emek harcamadan para kazanmayı huy edinen kazatacıların şantajıyla da karşı karşıya kalanların pişmanlığı giderek artıyor.
Görüldüğü gibi ilk zamanlar eleştirilmemenin faydalı olduğunu sananlar yanıldıklarını fark etmiş durumda olup, ülke genelinde gerçek Basın Çalışanlarını arar durumda kalmıştır.
Umarım, 1971'den beri ülkemizde gerilemeye sebep olan birikmiş bu hataların neden olduğu çöküşe karşı tedbirler alınarak sektördeki yozlaşmaya çözüm bulunur. (12 Ocak 2020)
Bu yazı toplam 663 defa okunmuştur