ÜLKEMİZ BİR DEPREM KUŞAĞI VE YAŞANILAN DEPREM GERÇEĞİ.!

Hüseyin Deniz - İlahiyatçı/Yazar 2024-02-01 22:29:54

Kıymetli dostlarım:Depremler Türkiye'nin gerçeği haline geldi.Öncelikle 06.02.2022 Şubat ayında Ülkemizde Son zamanlarda 11 ilimizde yaşanan üst üste meydana gelerek can kayıpları ve yaralanmalara neden olan depremler, bizleri Türk mil

nice canlar bulutların altında can vermiş geride dul ve yetim öksüzler bırakmıştır.Bu11 ilimizde meydana gelen deprem felaketinde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, ve yaralılara ise acil şifalar dilerim.

Şu konuya dikkat çekmek ve önemle altını çizmek istiyorum. Depreme karşı önlem almak ve can kayıplarını önlemek bizlerin elinde. Çünkü Allah (c.c.) kendimizi kazalardan, belalardan ve her türlü musibetten korumamız için çeşitli vesileler yaratmış ve diğer canlılardan farklı olarak akıl nimeti vermiştir. Bize verilen bu nimeti doğru şekilde kullansaydık bugüne kadar yaşadığımız musibetlerden birçoğu başımıza gelmeyecek ve depremin sonuçları da bu kadar yıkıcı olmayacaktı.Yani depremin yıkıcı etkisi bizim bir kaderimiz değildir. Ama maalesef biz kaderi de yanlış anlıyoruz.

Bizler kader olayını çok iyi anlamalıyız;Kaderi;Allah tarafından, geçmişte hakkımızda yazılanların bizim tarafımızdan mecburen canlandırılması diye anlıyoruz ki, bu çok yanlış bir yaklaşımdır. Kaldı ki böyle olduğu varsayılsa bile, biz kaderimizde ne yazıldığını bilmiyoruz ki.. Hiç kimse, kaderimde ne varsa onu göreceğim diye iş yerini açmazlık etmiyor. Sabahın erken saatlerinde iş yerini açmayı ihmal etmeyen bir kimse, kaderimde deprem varsa, mecbur göreceğiz diyemez. Çünkü rızkı da kaderde vardı. Peki, niye iş yerini açıyor ve niye rızkının peşinde koşuyor? Demek ki, işimize gelmeyen yerde kadere sığınmak veya kadere havale etmek nefsin bir tuzağıdır. Kader, bizim yaptıklarımızın veya yapacaklarımızın Allah tarafından önceden bilinmesidir. Allah'ın ilmi sonsuz olduğu için, sadece dünü ve bugünü değil, sonsuz ilmi ile ezelden biliyor. Mesela, takvim yapraklarında bir sene sonra güneşin saat kaçta doğacağı yazılıdır. Takvimde yazıldığı için mi güneş o saatte doğuyor, yoksa güneş o saatte doğacağı için mi takvimde yazılıdır?
Acaba takvimde güneş öğle vakti doğacak diye yazılsaydı, güneş öğle vakti mi doğacaktı. Elbette ki hayır. Demek ki, ezeli olarak bilmek olayı etkilemiyor. Güneş yine olması gereken vakitte doğacaktır. Güneş ne zaman doğacaksa, takvimde o yazılıdır.
Bizler de ne yapacaksak, Allah da onu biliyor ve yazıyor. Bir adam kendini yüksek bir apartmandan attı ve öldü. Kaderinde yazılı olduğu için değil, kendini atacağı için kaderinde öleceği yazılıdır. Hem kaldı ki, adam kaderinde apartmandan atlayarak öleceğini önceden nasıl bilebilir ki? Böyle bir şey mümkün mü? Hiç kimse kaderinde ne olduğunu bilemez. Dolayısıyla bizler tedbir almazsak, kaderimizde tedbir almadığımızdan dolayı depremden zarar göreceğimiz yazılı olacaktır. Eğer tedbir alırsak; tedbir aldığımız için depremde hasar görmeyeceğimiz yazılı olacaktır. Tedbirsizlik bir cinayettir bir intihardır. Nitekim önlem alan ülkeler, depremleri az zararla atlatıyor. Acaba kaderlerinde, az zararla atlatacaklar diye yazılı olduğu için mi zararı az görüyorlar, yoksa tedbir aldıkları için mi kaderlerinde az zarar görecekleri yazılıdır.

Bir şey yaparken ve yaşarken, üzerimize düşen tedbirleri almaktır. Para kazanmak için malzemeden çalarakve zemin etüdü yapılmadan yapılan binalar depremde yıkılır. Binayı sağlam yapmak onu denetlemek bizlerin elinde. Burada suçu kadere atarak "kader böyleymiş" demek yanlış. Bilimsel araştırmalarla artık nerede fay kırığı var, yer hareketleri nerede fazla, hepsini tespit edebiliyoruz. Ama buna rağmen her şeyi paraya bağlayanlar ve çıkarcılar  tarafından fay hatlarının üstünde yerleşim yeri Ve yüksek katlı binalar  yapılmaya devam ediyor.İnsanoğlu kendi hatalarının bedelini canıyla ödüyor.
Yılda binden fazla depremin meydana geldiği Japonya, artık depremle yaşamayı öğrenmiş durumda.Bu konuda aldıkları önlemlere değinmek istemiyorum. Herkes ne yapılması gerektiğini zaten biliyor.
Ama önemli olan bunu uygulamak.
İnsanlar depreme dayanıksız binalarda can veriyor. Malzemeden çalarak ve riskli binalar yaparak bu ölüm ve yaralanmalara neden olanlar bir gün Allah‘ın ve adaletin önünde büyük mahkemede bunun hesabını vereceklerini unutmasın! Halbuki aynı depremin daha da şiddetlisi Japonya'da olurken kimsenin burnu bile kanamıyor. Demek ki;Allah'ın kainattaki ahenk ve uyumu sağlamak için koyduğu "Adetullah" denilen kurallara uymak lazım. Kimse bunu "kader" deyip kestirip atamaz. Yaşanan felaketlerin çoğu insanların hatalarından kaynaklanan bir sonuçtur.Cenabı Hak kur’an-ı Kerim,bakara ayet 195’te bizleri şöyle uyarmaktadır:”kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmayın, işlerinizi iyi yapın. Şüphesiz Allah iyi iş yapanları sever.

Ülkemiz bir deprem kuşak’ı üzerinde olduğunu bilerek buna bile tedbir almamız gerekir.Depremler, Afetler,Felaketler ve musibetler, Allah‘ın biz kullarına bir uyarısı ve imtihanıdır, Beyler önce tedbir almalıyız, daha sonra tevekkül etmeliyiz.Yüce Rabbimden dileğimdir; Bizlere memleketimize,milletimize,bu tür afetleri,böylesi acıları bir daha yaşatmasın.

Bu yazı toplam 450 defa okunmuştur

Anasayfa