Cahillikten Kurtulmak İçin Oku

Ahmet Yenin 2024-06-05 13:01:21

Yüce Allah akıl verip yarattığı dili, dini, ırkı ve rengi ne olursa olsun tüm insanlara önce oku öğren iyi ve güzel ahlaklı vicdanlı örnek insan ol buyuruyor. İnsanların en büyük baş belası cahil insanlar ve idarecilerdir. Bunu ben değil Allah diyor. Okuyup öğrenerek iyi ve güzel ahlaklı vicdanlı örnek insan olan tüm insanlare,iyi ve güzel ahlaklı vicdanlı örnek Mümin ve Müslüman, örnek Yahudi ve örnek Hristiyan’dır.

Bu yüzden İyi ve güzel ahlaklı vicdanlı örnek insandan değil, insana yılana ve akrebe dahi zerrece zarar gelmez. İyi insan, insanlar ve canlılar için asla ve asla kötülük düşünmez…

Bu yüzden yüce Allah yarattığı tüm kullarına insanların nen büyük baş belası cahil insanlar ve idarecilerdir.

Bu yüzden Oku önce kendini sonra birlikte yaşadığın insanları cahillikten kurtar hep beraber rahat edin buyuruyor. Okumadan kendini, sonra yaşadığın dünyayı ve hayatı öğrenme şansımız yok. İnsanlığın Kurtuluşu okuyup öğrenerek cahillikten kurtulmakta yatmaktadır.

Akıl sahibi insanların şu haline bakın, güya akıl sahibi insanız… İnsanların ve insan dostu canlıların huzurlu ve güvenli geleceği için düşünerek sorarak sorgulayarak fikir üreten gayret sarf eden tüm ölümlü insanları, yine kendileri gibi ölümlü bedavacı, hazırcı sözde insanlar, bunlar Allah din iman ve devlet düşmanları deyip, bunlar bizim gibi düşünmüyor, bizim gibi yaşamıyor diye dün bugün ve halen daha olduğu gibi ya mahpuslara atıp çürütüyorlar, ya da vahşice katledip ortadan kaldırıyorlar.

Kendisi gibi düşünmeyenleri, kendisi gibi yaşamayanları bir şekilde ortadan kaldırmaya kalkanlarda bir şey kazanmıyor, kazanmadı aksine akıl küpü insanları ortadan kaldırarak hem kendileri, hem de mensubu olduğu ülkeleri daha çok kaybettiler. Kaybetmeye de devam ediyorlar.

Hâlbuki bu fani dünya herkese hepimize yeterde artar bile, ama okuyup öğrenip kendimizi değiştirip aklımızı geliştirip düşünerek yaşadıkça. Düşünerek yaşamak insanların birbirlerine karşı tahammül etme sabır gösterme gücünü artırır. Neyi paylaşamıyoruz ki. Ebediyete görebildiğimiz bir top beyaz kefen. Birde yapabilir ise iyi insanlık… 

Buyurun alıntı olarak kayda geçmiş bu özel ve önemli makaleyi sizlerde okuyun, inanmışsanız yazılanlara daha çok insana okutun ki artık, bundan sonrada olsa hep beraber ayılalım uyanalım ölümlü dünyada birbirimize sevgi ve saygı ile yaklaşarak hep beraber omuz omuza insanca yaşayalım.

Bursa cezaevinde Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’le aynı koğuşta kalmaktadır. Koğuş masasının üzerinde Orhan Kemal’in (asıl adı ”Mehmet Raşit Öğütçü”) bir roman başlangıcını görür. Okur. Ayağında takunyalar koşarak avluya çıkar Nâzım Hikmet. Orhan Kemal’e soluk soluğa sorar, “Siz mi yazdınız bunu?”. Orhan Kemal çekinerek, “Evet” der. Nâzım Hikmet büyük bir coşkuyla, “Birader, neden bahsetmediniz bundan. Siz nesir adamısınız! Hikâye yaz, roman yaz!” diyerek o gün bir romancının doğuşunun müjdesini verir.

26 Eylül 1943 Pazar sabahı Orhan Kemal’in cezası biter, hapishaneden ayrılır. Ayrılmadan birkaç gün önce Nâzım Hikmet’e bir şiir yazar, ona okur ve bu şiir Nâzım Hikmet’i ağlatır…

NÂZIM HİKMET'E / ORHAN KEMAL

Sen

“Promete’nin çığlıklarını kaba kıyım tütün gibi piposuna dolduran adam”, sen benim mavi gözlü arkadaşım; kabil değil unutmam seni.

26 Eylül 1943 Seni yapayalnız bırakıp hapishanede, bir üçüncü mevki kompartımanda pupa yelken koşacağım memlekete.

Ve tren bir güvercin gibi çırpınarak istasyona girecek, gözü yaşlı bir genç kadına beş senenin ardından kocasını getirecek.

O dem ki boş verip istasyon halkına, yanaklarından öperken sevgilimi, sen neşeli mavi gözlerinle bakacaksın içimden bana.

O dem ki yürekten her şey atılacak, ekmek, kin, hasret, fakat Nâzım Hikmet, sen şu kadar kilometre uzakta kalmana rağmen aydınlık yüreğimin duvarına dayayıp sarı saçlı başını, batan bir yaz güneşi hüznüyle ağlatacaksın arkadaşını.

Günler geçecek, ekmek derdi çökecek omuzlarıma.

Fabrika, makinalar, tezgâhım…

Sana şekerkamışı, portakal yollayacağım.

Karım yün çorap örecek.

Her hafta mektup yazacağız.

-Askere almazlarsa eğer.-

Unutabilir miyim seni?

Tahtakurusu ayıkladığımız hapishane gecelerini ve radyoda şark cephesinden haber beklediğimiz müthiş anların küfrünü!

-Radyonun yanındaki duvara kurşunkalemiyle abus insan yüzleri çizmiştin.-

Unutabilir miyim seni?

Hâlâ beton malta boylarında duyuyorum takunyalarının sesini!

Unutabilir miyim seni hiç?

Dünyayı ve insanlarımızı sevmeyi senden öğrendim,hikâye, şiir yazmayı ve erkekçe kavga etmeyi senden!

Orhan Kemal, Nâzım Hikmet’e

 

Bu yazı toplam 441 defa okunmuştur

Anasayfa