Sosyal platformlardan birine ulaşım engeli konulmasıyla ilgili bir espri üretmişler, daha doğrusu eski bir karikatürün konuşma balonunu değiştirmişler.
Espri şöyle; Merhum Demirel'e ulaşım engeliyle ilgili yorum sormuşlar, o da "engelleyelim de millet bize mi tıklasın" diye cevaplıyor.
Yazı konum bu engel değil, tıklanma meselesi.. Aslında biliyordum da tam detaylı bilmediğim tıklanma konusunda bir çalışma yaptım, sonucunu da sizlere sunuyorum.
İnternetteki arama motorları, platform ve haber sitelerinde, kısacası hangi sayfa ve ortamda neyle ilgilenirseniz sizi o konuya yönlendiren bir sistem oluşturulmuş.
Bu alanda çalışanlar kendi fikrine, zikrine ve çıkarına uygun kodladıkları yapay zekalı sanal bir canavar oluşturmuş, ulaştığı herkesi yutuyor..
Tarihle ilgili bir şey mi aradınız, Türk-İslam tarihini yalanlayan yüzlerce oyun, espri, film, makale ile sarılıyorsunuz.. Tabi bizim "aydınlarımız" (!) da bir fikir sunmuşsa ona da rastlıyabiliyorsunuz ama yok..
Bizimkiler ancak Atatürk, Yavuz Sultan Selim, Abdulhamit gibi simgelerimizle ilgili saplantılarıyla boğuşabiliyorlar. Biri diğerini, diğeri ötekini yalancı çıkaracak kısır tartışmayla yıllar harcarken elin adamları bilimin her yönüyle dinimizi, milli kültürümüzü, düşünce yapımızı ve hatta bedenimizi istedikleri şekilde yoğuruyorlar..
Siz bir matematik sorusu veya formülü yazıyorsunuz, önünüze sözde bilimsel hesaplama örnekleri yığılıyor ve birkaç adımda mitolojik kaynaklara dayalı yaradılışla ilgili matematiksel safsatalar sıralanıyor. Siz zaten "öğrencilik yıllarınızda sınıf geçmek için" ezberlediğiniz üç-beş formülden öte bilgiye sahip olmadığınızdan size sunulan uyduruk belgeleri doğru kabul ediyorsunuz.
Mesela yapay zeka tarafından bana sunulan bir yazıda dünyada Hazreti Adem'den önce de insanların yaşadığı, ömürlerinin onbinlerce yıl olduğu, bu insanların uzaydan gelen tanrıların (!) krallıklarında yüzbinlerce yıl yaşadığı anlatılıyordu, hem de matematiksel denklem ve hesaplarla gayet mantıklı gelen verilerle.. Bu sözde tanrıları kim, nerede, ne zaman görmüş, madem tanrılardı neden yok olmuşlar, şimdi neredeler, yüzbinlerce yıl krallık yaptıkları dünyayı terk edecek kadar salaklar mıymış gibi soruları sormak kimin aklına gelir ki?
Kısacası bizi tıkladığımız yerden tıklıyorlar, beynimizin her hücresini milim milim programlarına dahil ediyorlar.. Bu faaliyetlerini giyim, beslenme, eğitim, sağlık gibi sektörleri de kullanarak daha çabuklaştırıyorlar ve biz halen kısır politik çekişmelerle yıllarımızı tüketmeye devam ediyoruz. Biz politik oluşumlarımızın çıkarlarına uygun kopyala-yapıştır araştırma tezleriyle doktoralar verirken onlar her alanda uzman insanlar yetiştirmeye devam ediyor.
Peki, bunun çözümü nedir derseniz, artık çok geç kaldığımızı ve tek çarenin önce telekominikasyondan başlayarak içimize dönmemiz gerekir derim. Onlarla iletişimi tamamen kesmemiz ve uzun süre sadece kendi program ve sistemimizle yaşamamız gerekir. Çin gibi, Rusya gibi.. Çin ve Rusya tüm alanlarda dış dünyayla iletişimini kopararak, siyasi ve ticari ilişkilerini de sıkı ve sert tedbirlerle denetleyerek sürdürüyor ve iyi de yapıyorlar.
Tabi siz, "Yasaklama merakı artırır, tıklamayanlar da tıklamaya başlar. Çözüm herkesin evinin önünü temizlemesidir. Yani kendi çocuklarımızı 'biz' doğru bilgilendirmeliyiz. Zaten bu yerlerde çocuklar için sınırlar konmuş. Başkasına suçu atmak, yasaklamak yerine suçu kendimizde görmeli, hem kendimizi, hem de çoluk çocuğumuzu doğru bilgilendirmeliyiz. Bilinçlenmeliyiz." diyebilirsiniz, bu da bir görüş..
Çoğu profesörlerimiz bile bilgili değil ki hangi bilgiyle çocuklarımızı bilgilendirebileceğiz? Bunu sil baştan yapmazsak olmayacak derim. Devletin katı tedbirler ve yaptırımlar uygulaması fikrimde ısrar ediyorum, tabi bunun iktidar-muhalefet meselesine de kurban edilmemesi gerekir.
Mehmet Emin Danış
Bu yazı toplam 391 defa okunmuştur