DİNİNİMİZİN DİLENCİLİĞE BAKIŞI

Hüseyin Deniz - İlahiyatçı/Yazar 2024-09-12 13:23:14

Nazar etme ne olur, çalış senin de olur demiş atalarımız.

İslam dini çalışmayı emrederken İslam’da helal kazanç çok önemli ve helal kazanç peşinde koşmak ibadettir.

“Emek Olmadan Yemek Olmaz.’

Bir şeyleri elde edebilmek için mutlaka bir çaba ve gayret göstermek ve emek harcamak gerekir.

Günümüzde en kolay yoldan para kazanmak için bazı insanların ihtiyacı olan da olmayan da bunu meslek haline getirmişler ve direnççilik yapmaktadırlar.

Dilenci kime denir sorusuna verilecek cevap ise; Yardıma muhtaç olduğu gerekçesiyle başka insanlardan para, yiyecek vb. şeyler istemek ve geçimini bu şekilde sağlayan kişiye dilenci denir.

Dilencilik ve dilenciler günümüzün en çok konuşulan üstesinden gelinmeyen sorunlarından biridir. İnsanların merhamet duygularına sığınarak bu işi kazanç kapıdı haline getirerek, ‘Allah rızası…’ için diyip,hastalık ve çaresizlik içinde olduklarını beyan edip el açarak kendilerine acındırıyorlar.Kimileri eli ayağı olduğu halde birtakım numara ve becerilerinde irtaya koyarak bunun aksini göstertmek yoluyla yapıyorlar.

Tabii ki, dilencilik sadece günümüzün sorunu değildi. Bu yüzyıllardan beri devam eden ve bunu meslek haline getirilmiş hastalıklardan biridir.

Hastane önlerinde çarşıda pazarda,her yerde karşımıza O dirençlik yapan kişiler bin bir meziyetlerini sergilemektedirler.

O kadar arsız ve yüzsüz olmuşlar ki ,bu dilencilerin dilenmelerine kolluk güçleri bile bertaraf edememektedirler.

Devletimiz bu ve bunun gibilerine yardımcı olmakta hatta geçimlerini sağlamak amacıyla aylık dahi vermektedir.

Peki dinimizde dilençilikle yapmak helalmidir?

Bunun tek bir istisnası vardır; bir kimsenin çalışamayacak derecede güçsüz hale gelmiş olması ve zaruri ihtiyaçlarını karşılayamayacak derece olması gerekmektedir.

Dilenmek ancak şu üç kişiye caizdir: Toprağa yapıştıran fakirliğe uğrayana (son derece fakir düşene), altından kalkamayacak derecede borç altına girene, aralarını bulmak için kan parası yüklenen kimseye." Başka bir rivâyette ise dördüncü bir şart getirilir: "Çok acı veren müzmin bir hastalığa kapılan kimse ihtiyacı kadar isteyebilir." (Ebû Dâvud, Zekât: 26)

Buradanda açıkça anlaşılan şudur ki, çalışamayacak kadar mağdur, sakat ve özürlü olan kişi, kendisine bakacak bir kimse yoksa, devlet de yardım etmiyorsa, ancak zarurî ihtiyacını telâfi edebilecek kadar başkalarından isteyebilir, dilenebilir. Borçluluk hâli de buna eklenmektedir.

Başka bir rivâyette ise dördüncü bir şart getirilir: "Çok acı veren müzmin bir hastalığa kapılan kimse ihtiyacı kadar isteyebilir." (Ebû Dâvud, Zekât: 26)

Hadisten açıkça anlaşılan odur ki, çalışamayacak kadar mağdur, sakat ve özürlü olan kişi, kendisine bakacak bir kimse yoksa, devlet de yardım etmiyorsa, ediyor fakat geçimleri için yetmiyorsa,ancak zarurî ihtiyacını telâfi edebilecek kadar başkalarından isteyebilir ve dilenebilirler.

Çok borçlu kişilerde ihtiyacını gidermek için el açabilirler.

Bu zarurî hâlin dışındaki kişilerin dilenciliği sırf bir geçim vasıtası haline getirenler büyük bir vebal ve mes'uliyet altına girmektedir. Nitekim, Peygamber Efendimiz (asm) meslek hâline getirilen dilenciliği şerefsizlik saymış ve şöyle buyurmuştur:

Her kim malını çoğaltmak için insanlardan mallarını isterse, o ancak ve ancak ateş parçası ister. Artık bunun ister azını, isterse çoğunu ister." (Müslim, Zekât: 35) Bu hadis-i şerif,mecbur kalmadığı halde dilenmenin caiz olmadığını ve cehennem azabını netice verecek bir iş olduğunu ifadeyle haram saymaktadır.

Günümüzde Görüldüğü kadarıyla, dilenen kişiler ya ihtiyar, kötürüm, sakat ve hasta gibi bedenî özürlerinden dolayı iş bulamayan, çalışma imkânından mahrum kimseler veya özürlü olduğu hâlde aza kanaat etmeyip kolayından bol paraya göz dikenler yahut da bedenen ve ruhen sağlam olup, bu yolu bir kazanç ve meslek hâline getirenlerdir.

Günümüzde yaygınlaşan ve meslek haline gelen aynı zamanda da içimizi acıtan durum ise bu işe duygu  e din sömürüsü katılarak yapılarak bu işe Allah Kur'an ve peygamberin adları alet ederek dilencilik yapmalarıdır.

Ancak bu hal günümüzde içinden çıkılmaz bir hal aldı.ülkemizde bu bir meslek hastalığı haline geldi küçük, büyük herkesi dilencilik yaparken görmekteyiz.Hatta duymaktayız ki! sokaklarda ki dilenmekte olan bu genç yavruları dilenmeleri için sirketleşerek her bir köşeyi kaptıklarını, bu masum yavruların bunların eli altında dilendirildirilmiş olmalarıdır. dirençliğin yanında Ergün esrar hap gibi şeyler satarak bu kişilerin dervet sahibi olduklarınıda duymaktayız 

Kur’an’da da dilencilik insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir tutum olarak değerlendirilmiştir (Bakara, 2/273). Ancak, ihtiyacından dolayı isteyenin, zenginlerin mallarından belli bir hakkı olduğu bildirilmiş (Zâriyât,

Toplum hayatında köklü ve esaslı inkılâplar yapan Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)'in dilencilik illetine nasıl çareler getirdiğini, ihtiyacı olmadığı hâlde dilenenlerin mesuliyetini ve hangi hâllerde dilenmenin caiz olabildiğini şu canlı hadise ibretli bir şekilde gözlerimizin önüne sermektedir.Enes bin Mâlik anlatıyor:

Bir gün Resulullahın (a.s.m.) huzurunda Ensar'dan birisi gelerek bir şey istedi. Resulullah ona sordu:"Evinde bir şey varmıdır?

"Evet, yâ Resulallah, bir çulumuz var. Bir kısmını altımıza seriyoruz, bir kısmıyla da örtünüyoruz. Bir su kabımız var, onunla da su içiyoruz."

"Öyleyse hemen kalk,çul ve su kabının her ikisi de al bana getir! O kişi gitti, her ikisini de getirdi. Resul-i Ekrem çulla su kabını eline aldı, hazır olanlara göstererek, "şu iki eşyayı satın alacak kimse varmı? diye sordu. Cemaattan bir zat, "Ben her ikisine de bir dirhem veririm." dedi.

Resulullah iki-üç defa, "Bir dirhemden fazla veren Yokmudur? Diye tekrarladı daha sonra başka birisi, "Ben iki dirheme alırım." dedi. Resulullah çulu ve su kabını o zata sattı. İki dirhemi aldı, eşya sahibine verdi ve şöyle buyurdu:"Bu paranın bir dirhemi ile kendine yiyecek al ailene bırak; Bir dirhemi ilede bir ip ve balta al,bana getir."O adam gitti, bir ip ve balta aldı, geldi. Resul-i Ekrem baltaya kendi eliyle bir sap taktı. Sonra da o adama vererek, "Al bunu git odun kes,topla sat.seni bir daha on dilenirken asla görmeyeceğim."buyurdu.O adam gitti, odun kesti, topladı, sattı. Resulullahın huzuruna geldiğinde on beş dirhem kazanmıştı. Bir kısmına giyecek, bir kısmına da yiyecek almıştı. Resulullah bunun üzerine şöyle buyurdu: Dilençilik yüzünden siyah bir nokta olarak kiyamet gününde gelmekte de,şu halin ondan hayırlıdır buyurdu.

Şimdi  şu soruyu soran

Bir şey isteyip dilenenlere para verilmelimidir? Verilmese ne olur? Dilencilik yapma yolunu seçen ve haram işleyenlerin sayısının artmaması için bu tür kimselerin türemesine meydan vermemek lâzımdır.

İşte tam böylesine bir konuyla karşılaşan peygamber(s.a.v)efendimize Yüce Allah CC Kur'an-nı Kerim'de şöyle buyurmaktadır Duhâ Sûresinde geçen "Bir şey isteyeni geri çevirip azarlama." mealindeki âyet-i kerimeden esas murad, ilmî bir mesele soranı, birşey öğrenmek isteyeni geri çevirmemektir. Yoksa her isteyeni boş çevirmemek şeklinde anlaşılmamalıdır. (Es-Sâvî, IV/330) Çünkü bu takdirde dilenciliğe yol açılmış olur.İnsanlar az çok karar verme kâbiliyetine sahiptir ihtiç sahibi olup olmadığını her halinden belli olur.

Rabbimiz bizlere helalinden yetecek kadar rızık, şükrederek bir dil aynı zamanda en önemlisi sağlık sıhhat içinde yaşayan bir kul olmayı nasip eylesin... (Âmin)

Bu yazı toplam 150 defa okunmuştur

Anasayfa