Değerli dostlar yüce Allah Kur’an-ı Kerim de "Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın." (Haşir, 59/19) buyurmaktadır
Yine Kur’an-ı Kerim bakara suresi 156. ayetinde şöyle mealen buyurmaktadır:”Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.
Bir müslüman her işine istiazeve besmeleyle başlamalı, her an Allah’ı hatırından çıkarmamalı, imkan nispetinde abdestli gezmeli, Aynı zamanda Haramlardan çekinmeli,helâl olan şeylere yönelmelidir, Herdaim Allah’ı zikrederek onu emrettiği şekilde ibadetlere yönelmelidir.
Ayette geçen "Allah’ı unutan ve Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler ve fasıklar" genel olarak herkes mi, yoksa Müslümanlar mı?
Allah'ı unutmuşlar, Allah'tan korkmaz, hukukunu tanımaz ve O'nun sonsuz korumasından yardım dilemez olmuşlardır da Allah da onlara kendilerini unutturmuştur. Sarhoş gibi ne yaptıklarını bilmezler. İnsan nefsinin, beşer hukukunun kıymetini anlamaz, âdi şeylere tapar ve insanlığı zelil ederler.
Ayrıca kendilerini kurtaracak hayır ve hesanâtı düşünmez, azabdan koruyacak işler yapmaz ve yarın için bir şey hazırlamaz olmuşlardır.
Netice olarak denilebilir ki, onlar kıyamet günü öyle dehşetli trajedilere maruz kalırlar ki, kendilerinden geçerler. Hatta ruh yoktur deyip duranlar dahi, böyle kendilerini unutmuş, insan varlığının en mühim ayırıcı unsurunu teşkil eden şuur nimetini kavrayamamış kimselerdir.
İnsanın kendisini hissetmesi fıtrî olduğu için şuurdan, şuurun hukukundan ve onun Allah'a bakan yönünden gaflet edenlerin fıtratı bozulmuş kimseler olduklarına tenbih için unutmak ile ifade edilmiştir.
İşte onlar, fasıklardır. İtaatten çıkıp isyana dalmış, insanlık kıymeti kalmamış, fıskta tekâmül etmiş ve bozulmuş bir topluluktur. Müminler bunlara benzememelidir. (Hak Dini, ilgili ayetin tefsiri)
Allah’ı unutmak, Allah’ın emir ve yasaklarını unutmak demektir. Allah’ın rızasını kazanmaya yönelik çabaları unutmak demektir. Hayatında Allah’a fazla yer vermemek, hareketlerinde onun hoşnutluğunu gözetmemek, kısacası Allah’tan gafil olarak yaşamak, yarın Allah’a vereceği hesabı göz ardı etmek, gaflet deryasında boğulmak demektir.
- İşler karşılıklıdır. Allah kendisini sevenleri sever, düşmanlık edenlere düşmanlık eder, nefret edenlere nefret eder, kendisini yok sayanı yok sayar. Kendisini unutmuş kimseleri unutmuş görünür.
Yani, bütün hayatında Allah’ı değerlendirmeye almayan kimseleri Allah da değerlendirmeye almaz.
Yani; Allah, bir ceza olarak kendisini özgür iradesiyle unutan, hayatında ona yer vermeyen kimseye kendi nefsini, kendi hesabını-kitabını kendisine unutturur.
Mesela, Günümüzün insanları için ölümden söz edildiği zaman, kabirden söz edildiği zaman, kabirde, mahşerdeki sorgu sualler söz konusu olduğu zaman, o hep başka insanları düşünür, kendisi bir şey yapmaz.
Bu kişiler Kendilerini bu dünya sevgisiyle avutur, sade dünya için çalışır ve öbür dünya için hiçbir hazırlık yapmazlar.
Ama maalesef Kur’an-ı Kerim öyle demiyor!”Onlar inanmışlar, kalbleri Allah'ı anmakla huzura kavuşmuştur. Dikkat edin, kalbler ancak Allah'ı anmakla huzura kavuşur.(Rad-28)
Yine Zilzal suresinin 6. ayeti bizlere hesap günü için şöyle haber verir:”O gün insanlar, yaptıkları işlerin kendilerine gösterilmesi için kabirlerinden çıkıp hesap yerine bölük bölük gelirler.
Yasin Suresinin54. Ayetinde ise mealen;”İşte o gün hiçbir kimseye herhangi bir haksızlık yapılmayacaktır. “Siz ancak yaptıklarınızın karşılığını göreceksiniz.Artık kim zerre ağırlığınca bir iyilik yapmışsa, onu görür. Kim de zerre kadar bir kötülük yapmışsa, onu görür.
Zaten öyle olmadı mı?
Günümüzün insanlarında ne zikir kaldı ne ibadet. Haram helal ver Allah’ım senin bu kulun yer Allah’ım şeklinde Allah kitap tanımaz ve galeye almayan bir düzen aldı başını gidiyor.
Haram diyen bir kişinin ne Allahla arası olur ne de kulla, haramla yaıptıkları duası zaten kabul olmaz.