Ordu'yu gören görmeyen derelerini tanırlar. Türkülerinden bilirler.
"Ordunun dereleri aksa yukarı aksa,
Vermem seni ellere
Ordu üstüme kalksa"
Rahmetli Kamil Sönmez'in yorumuyla dinlersek keyif aldığımız bu türkü.
Yukarı akıtılmak istenen dere bir aşk hikayesini anlatıyor olsa da hayata olan isyanı, inadı, küskünlüğü dile getirmektedir. Ordumuzun güzelliğine, doğasına sevdalarına esin kaynağı olmuş derelerimiz tersine akacak kadar bu toprakların insanının sıradan hayatlarında yer almıştır.
*
Son yıllarda bu güzel ilimizin dereleri kötü haberlerle gündeme gelsede geçtiğimiz hafta içerisinde yapılan bir etkinlik derelerimiz adına sevindirici ve özüne döndürmeye yönelik umut olmuş, mutlu sonla bitecek filmin başlangıcı gibi.
Gazetemiz TRİBÜN'de de yer verilen haberde Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Hilmi Güler Turnasuyu ırmağına 50 bin benekli alabalık yavrusunu soğuk sulara bırakarak nesli tükenme tehlikesi yaşayan varlığımızın yok olmaması için adım atmış "bismillah" demiştir.
*
Doğa, çevre, canlı yaşamı, börtü, böcek, yeşil, mavi hassas olunması, ihmale gelmemesi gereken konulardır.
İsteriz ki atalarımızdan, dedelerimizden aldığımız bu güzel mirası yaşayan bizim nesil yarınlarımıza, çocuklarımıza, torunlarımıza aynen teslim etsin.
*
Edebilecek durumda mıyız?
Tartışılır.
Mesela;
Derelerimize "hes" dedikleri elektrik santralleri kurarak aç gözlülük uğruna sularına pranga vuruyoruz.
Devasa güçleriyle dozerleri, ekskavatörleri, kepçeleri su yataklarında yürütüp kum, çakıl için daldırdıkları her kepçe darbesiyle binlerce canlının yuvaları dağıtıyor, tarumar ediyoruz.
"Su alır, götürür, yok eder"deyip çöplerimizi dere yataklarına, kenarlarına atıyoruz.
Binlerce canlının su içtiği derelere özellikle kırsalda foseptik artıklarımızın borularını adresiymiş gibi döşüyor, bırakıyoruz.
Hele de sanayi artıklarını, kimyasalları derelerimize gizli gizli akıtmada sakınca görmüyoruz.
Binlerce balığın, canlının ölümünden hiç etkilenmiyoruz.
Avrupalı devletler doğasına, deresine, toprağına o denli önem verir ki park halindeki aracın motorundan toprağa damlayacak bir damla yağı sorgulayacak kadar tedbirlidirler.
Demek istediğim derelerimize 50 bin benekli alabalık yavrusu bırakmak güzel bir girişim.
Bunun adı yaşama sahip çıkmak, yaşatmaktır.
Ancak yetmiyor.
Önce dünde olduğu gibi derelerimizin akmasını sağlayalım.
Kanunlarla, yasalarla, idari kararlarla sularımızı güvence altına alalım.
Dünün Ordu'nun derelerinde her çeşit balık vardı.
Vahşi avlanma, katliama varan yok etme, doyumsuzluk, bilinçsizlik ve hepsinden önemlisi eğitimsizlik durumu bu noktalara getirdi.
Benekli alabalık yavrusunu ait olduğu sulara bıraktıktan sonra onların yaşayıp büyüyeceği ortamı da sağlayalım, büyüdüğünü birlikte seyredelim...