İŞ-İBADET

Ahmet Yenin 2021-10-05 08:06:51

Elhamdülillah Müslüman’ız, ama iş ibadetten önce gelir. Çünkü çalışmadan üretmeden, yattığın yerden sadece kur dua ederek kazanç geçim, yaşamak yok. Elhamdülillah Müslüman’ız, halk arasında en fazla tekrarlanan cümlelerden biri bu olsa gerek. Ama ne yazık ki genellikle yapılan uygunsuz bir davranış karşısında uyarıda bulunduğunuz kişilerden duyarsınız bu sözü. “Kardeşim bu yaptığın dinen sakıncalı değil mi?” dediğiniz bir arkadaşınız ya da “Önce ekmeğinin derdine düşeceksin,” “İş ibadetten önce gelir,” “Şimdi iş var akşam eve gidince kılarsın namazını” cümlelerini söyleyen kişiler “Ama” ile başlayan bir cümle dahi kurmanıza fırsat vermeden hemen yapıştırırlar savunmayı size: “En nihayetinde biz de Müslüman’ız.” Oysa hepimizin Müslüman olması kişinin gerekçelerini haklı çıkarmaz şüphesiz. Müslüman olmak, onu kimlik olarak taşımakla değil, gereklerini yerine getirmekle kazanılacak bir sıfattır.

Tek başına inanmak yeterli değildir. İnancın gereklerini yerine getirmek gerekir.

"İnsanlar, inandık demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını ve hiçbir imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar!" (Ankebut/2)

İnsanları Müslümanlığın gereği olan şeylerden alıkoyarak Müslüman olunmaz. Bu gibi şeyler ikiyüzlülere has özelliklerdir. Kimsenin elinde bir başkasının imanını ölçecek bir alet yok şüphesiz.

Ben Müslüman’ım, diyen birine yok sen değilsin, diyecek halimiz de. Ama şayet bu iddia ile ortaya çıkıyorsa biri, o zaman tüm yaşantısıyla Müslüman’a yakışır bir duruş sergilemeli.

Bazı insanlar lafa geldiğinde halk arasındaki tabiriyle mangalda kül bırakmaz ve herkesten daha şiddetli bir şekilde Müslümanlığa sahip çıkıp dini en doğru şekilde anlayıp yaşadığını sanır. Oysa Allah’ın indirdiği Müslümanlık değildir onun yaşadığı.

Büyük oranda kendi öncelikleri ve kendi arzuları doğrultusunda şekillendirdiği bir dindir. Hepimiz Müslüman’ız demekle asıl söylenmek istenen “Biz de biliyoruz neyin ne olduğunu,” “Bir sen değilsin Müslüman olan” demektir esasen, ama farkında değildir insan. Bilmek değil, gerekeni yapmaktır önemli olan.

Müslümanlık denilince genelde namaz, oruç, hac, zekât, içki, domuz eti gibi örnekler gelir çoğu kişinin aklına. Oysa tüm bunlarla birlikte mümkün olduğunca sabırlı olmak, daima şükretmek, yetim ve öksüzün hakkını gözetmek, iyi huylu ve temiz özlü olmak, çalıp çırpmaktan, ölçü ve tartıda hile yapmaktan uzak durmak, adil olmak, kendi yakınları aleyhine de olsa şahitlikten kaçınmamak gibi şeyler gelmez insanların aklına.

Yine örneğin kötü şartlarda işçi çalıştırmamak, insanların çalışma haklarını ve emeklerinin karşılığını tam olarak vermek, piyasa koşullarını ve şirketler arası rekabeti bahane etmemek, işverenden önce Müslüman olduğumuzu ve şirketin daha çok kâr etmesi için insanların haklarını göz ardı etmememiz gerektiğini unutmamak gerekir.

Müslüman olduğunu söyleyen kişiden bu ve benzeri hassasiyetler beklenir. Aksi takdirde o kişinin Müslümanlığından şüphe etmek gerekir.

Kendisini Müslüman olarak tanımlayan biri en azından anlam itibariyle “Ben Allah’a teslim olmuş bir kulum” dediğinin farkında olmalıdır. Tüm eylem ve sözlerinde bu gerçeği gözeterek hareket etmelidir.

Hatta öyle ki bu hassasiyetten uzak insanlardan çok daha titiz olmalıdır yaşam içinde yüz yüze geldiği olaylar karşısında.

Müslüman olmak dini gereklilikleri her şeyin önüne geçirmek demektir. Bu ise her işinde,her söz ve davranışında bu şerefli unvana layık bir tavır sergilemekle mümkün olabilir.

Nasıl ki her iş ve her mesleğin layığıyla yapılabilmesi için tam anlamıyla o görevin gereklerini yerine getirmek gerekiyorsa, gerçek manada Müslüman olabilmek için de dini görevlerin layıkıyla yerine getirilmesi ve bunun bir yaşam şekli olarak benimsenmesi gerekir.

İnsanların bahaneleri ve dini gerekleri yerine getirmemeleri üzerine geliştirdikleri gerekçeler hiç bitmez. Şüphesiz insanız ve hepimiz hatalar yaparız ama şayet bir hatamız varsa Müslüman oluşumuzu hatamıza kalkan yapamayız. Aksine kendimizi kandırmayı bırakmalı, olur olmaz bahanelerin ardına sığınmamalı ve hatamızı kabul ederek örnek bir inanana yakışacak şekilde davranmalıyız.

İşte o zaman gönül rahatlığı ile Elhamdülillah Müslüman’ız” diyebiliriz diyerek sözlerini noktalayan İlahiyatçı yazar Yrd. Doç. Dr. Emre Dorman, Acıbadem Üniversitesi’nde öğretim üyesidir.  

Bu yazı toplam 378 defa okunmuştur

Anasayfa