Masum insanlar şaşkınlık, korku içinde...
Yahudi, filmlerini izlerken gördüğümüz sahnelere benziyordu.
Şaşkınlık, korku içinde ellerinde çocukları, köpekleri , bavulları hangi trene bineceklerini bilememenin koşturması içindeydiler...
Metrolar, insan istifleri içinde, acıtıcı soğukta, azalmış erzaklarıyla idare etmeye çalışan, birbirlerine sokulmuş insanlarla doluydu...
Bir masa başında bitecek barış anlaşması, silah tüccarlarının isteğiyle ,ekmeğine yağ sürecek şekilde savaşa dönmüştü...
Birileri yine kışkırtmıştı işte...
Hiroşima’ya atılan bombadan ne farkı vardı. Topluca ya da tek tek masum insan öldürmenin hazzı, ne korkunçtu...
Hele bir köye atılan bomba seslerine çığlık çığlığa ağlayan küçük çocuğun kalbinde kalacak acının, telafisi olacak mıydı?
Bir savaşta kim ölür en çok; Genç askerler mi sanırsınız?
Daha çok anneler ölür, inanın anneler!
Toprak kaybedersiniz, yakılır, yıkılır her yer, darmadağın olur iki tarafta, perişandır. Savaşın kazananı olmaz ki...
Savaşan bu iki ulusun halkı birbirine düşman da değildi aslında...
Filler tepindi, çimenler ezildi derler ya; İşte tam bu oluyor şimdi.
Oysa Ukrayna’da, Kiev tren istasyonunda ve dünyanın bir çok yerinde böyle saçma savaşlar içinde yaşam savaşı veren çimenler ağlıyordu...
Yeni bir göç dalgasına karşı insanı görevimizi yerine getirelim. En azından kadınlar ve çocuklara kucak açalım...
Mevlanın dediği gibi “Gel her ne olursan ol, ister kafir ol,ister puta tap, ister güneşe , ister yüz kere tövbe etmiş ol...
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı..."
Gel....
Bu yazı toplam 1987 defa okunmuştur