Bu haftayı ülkemizin bir başka cennet köşesi Kütahya'da geçirdim.
Ordu'dan karayoluyla gittiğim Kütahya İç Anadolu'da sanayi ile tarımın ortak gücüyle hayat bulmuş, gelişmiş, halkı mutlu ama her gün artan hayat pahalılığından şikayet eden bir şehir.
Kütahya her ne kadar tarım ve sanayi şehri gibi görünüyor olsa da ekonomisinin bel kemiği üniversitesi...
Kütahyalının yaşamına 3 Temmuz 1992 tarihinde katılan Kütahya Dumlupınar Üniversitesi can suyu oluyor.
"Üniversiteli çocuklar olmasa biz biteriz" diyen Kütahyalı taksici Erdem Covid-19 pandemi dönemini kara günleri olarak tanımlıyor.
"Öğrencilerimizin şehirden ayağı bir kesildi adeta bizde yaşam durdu. Sudan çıkmış balığa döndük." diyerek, pandemi döneminde evlerine dönen gençlerin Kütahya' da yokluğunun bıraktığı izi üniversite yolunda anlatıyor. Taksici esnaf Erdem , " Öğrenci konuklarımızın kıymetini salgın döneminde farkettik. Onlar olmasa Kütahyalı ne yapar, nasıl geçinir, ev sahibi evini kime kiralar, lokantasında kim yemek yer, esnafından kim alışveriş yapar, taksici kimi taşır bilemiyorum. Onlar bizim velinimetimiz" sözleriyle anlattı.
Doğrusu haklı.
5 yıldır Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektrik - Elektronik Mühendisliği eğitimi alan oğlum Kağan'ın mezun olması dolayısıyla cübbe giyme törenine katıldığım da gördüğüm manzara herşeyin özetiydi.
Kütahya bir öğrenci şehri.
Rektör Prof. Dr. Kâzım Uysal 2021- 2022 döneminde 9 binden fazla öğrenciyi mezun ettiklerini söyledi.
Oğlum Kağan da 9 bin gencimizin biri.
Çok şükür bugünleri gördük.
Mezun olan gençlerimizin mezun olmasının sevinç ve mutluluğu ile gününü yaşarken yarınların sohbeti yapıldığında hepsinin yüzü düşüyor, ne yapacaklarını, hayata nasıl tutunacaklarına cevap bile veremiyorlar.
"Boşverin diyorum, gün yarını düşünme günü değil başarınızı kutlayın, yaşayın. Ülkemiz büyük bir ülke. Hepinize gelecek var" diyorum.
*
Kütahya'ya gelince.
Dağlarla çevrili düz bir ovaya kurulu Kütahyada bereketli topraklarının üzerinde buğday, arpa başakları yükseleceğine yüksek yüksek binalar dikilmiş, verimli tarım arazilerine sanayi siteleri kurulmuş....
Kurtuluş savaşının cephe hatlarını şehirden görmek mümkün. Kale sularında gezenler çaylarını yudumlarken isterdim ki bu vatanın nasıl kurulduğunu, her karışının şehit kanıyla sulanarak bugünlere geldiğinin farkında olsunlar...
*
Bir zamanlar Kütahya denildi mi akla gelen sürüler halinde ovalarda dolaşan, otlayan, göletlerinde yatarak keyif süren camışlar (manda) gelirdi.
Bugün göremedik.
Yeşil düzlükler boştu.
Kalanlarda birkaç mandıra toplanmış üreticinin ahırından çıkıp iş adamlarının işletmesi modern ahırlara girmişler.
Meşhur Kütahya kirazı, vişnesi Simav ilçesinde dar alanlara sıkıştırılmış.
Dünyada petrolden daha değerli görülen Bor madenlerinin yataklarının bulunduğu Kütahya'yı Amerikalılar çoktan keşfetmişler.
Kütahyalıların da altın madencileriyle başı dertte. Siyanür zehircileri ile çok önceleriden buyana mücadele içindeler...
*
Anadolu'da ki milletin efendisi köylülerin üretim izleri silinmiş ya da silinmek üzere.
Ordu'dan Kütahya'ya varıncaya kadar yüzlerce kilometre yol boyunca eski günlerde gördüklerimiz artık görünmüyor.
Anadolunun kırlarında ovalarında otlayan ne bir koyun ne bir başka hayvan sürüsüne rastladık.
İşlenmiş, kazılmış, ekinler ekilmiş, yeşil, sarı, kahverengi ovalar yol boyu moral motivasyonumuzu düzeltse de boş bırakılan toprakları görünce çiftçilerimiz "nadasa" bırakmıştır dedik.
*
Ülkemiz büyük.
Bize yeter.
Dünyanın en güzel coğrafyasında...
Bir yılda dört mevsimi aynı anda yaşamak mümkün...
Etrafı düşmanlarla sarılı olsa bile Türkün bağımsızlığına olan kararlılığını ve gücünü bilenler alenen yapamadıklarını kapalı k
kapılar ardında tezgahlıyorlarsa da hiçbir zaman emellerinde başarılı olmayacaklardır.
Yeter ki kurucu liderimiz, önderimiz Atatürk' ün hedeflediği gelecekten sapmayalım...
Bu yazı toplam 2050 defa okunmuştur