15 Aralık 2023 Cuma Saat: 12:36
Küresel iklim değişikliği nedeniyle 2020’li yıllarda başlayacak ve sonraki yıllarda giderek büyüyen bir sıkıntıya dönüşecek su sorunuyla ilgili, 1990’lı yıllardan başlayan farkındalık çalışmaları nihayet ülkemizde en yetkili kişilere kadar sahiplenildi.
1990’larda sadece doğaseverlerin dile getirdiği cümleleri son yıllarda yetkililerden duymak güzel olduğu kadar korkulan acı tablonun artık kendini belli edecek boyutta olumsuzluğu gösterdiğinin belgesidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da her fırsatta önemle dile getirdiği iklim krizinin sonlanmasını beklemek iyimserlikten öteye geçemez, artık olan oldu ve dünyamızı el birliğiyle kirlettik, doğamızın kendini yenilemesine engel olacak ne varsa büyük bir açgözlülükle yaptık ama dünyamıza verdiğimiz bu zararı asgari düzeye çekebiliriz.
Tabi ki bu mücadelenin sadece dünyadaki her hangi bir noktada yapılması yetersiz kalacaktır. Adı üstünde, küresel kriz, yani tüm insanlığın (dünya ülkelerinin) ortak derdi ve bu derdi ortak projelerle, yardımlaşarak çözmeliyiz.
2021 yılında gerçekleştirilen "Birleşmiş Milletler Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu Toplantısı"na bir video mesaj gönderen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemiz, iklim kriziyle mücadelede ve temiz enerji dönüşümünü sağlamakta üzerine düşeni yapmaya devam edecektir” diyerek Türkiye’nin bu mücadelede kararlılığını göstermişti.
İklim krizi nedeniyle dünyanın dört bir köşesinde yaşanan doğal afetler giderek kendini hissettirirken, Akdeniz Kuşağında bulunan Türkiye’nin en çok etkilenecek ülkelerden biri olacağını söyleyen Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı da son açıklamasında, hem afetlerle mücadele edilmesi hem de taşkın ve sel sularının değerlendirilmesinin önemine işaret ederek, “Sel ve taşkınlar, afete dönüşmeden kurak dönemler için su kaynağı oluşturabilir" dedi.
Bakanlıkta düzenlenen “Su Verimli Kentler ve Belediye Su Kardeşliği Etkinliği"ne katılan Bakan Yumaklı, dünyanın son 170 yılın en sıcak 5 yılını geride bıraktığını belirterek; “10 yılda bir tekrarlayan kuraklıklar artık 5-6 yılda bir yaşanıyor. Sibirya'nın kuzeyinde termometreler 38 dereceyi gösterdi. Dünyanın 4. büyük gölü Aral, yüzde 90 kurudu. 2020'de 94 farklı ülkeden 25 milyon kişi iklim değişikliği nedeniyle göç etti. Ülkemizde de kurak yıllar yaşanırken kuraklıkların şiddetleri ve süreleri de uzamaya başladı. 2023 su yılında yağışlar uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 6 düştü" diye konuştu.
2030'da nüfusun yüzde 10 artacağının ve su kaynaklarının yüzde 20 azalacağının öngörüldüğünü belirterek, gerekli tedbirler alınmazsa 2030'a kadar nüfusun neredeyse yüzde 50'sinin, sulanan tarım alanlarının ise yüzde 80'inin su yetersizliğiyle karşı karşıya kalabileceğini de ekleyen Bakan Yumaklı’nın işaret ettiği gibi ülkemiz için bir damla suyun bile çok titiz kullanılması hayati önem taşıyor.
Malumunuz halkımızın büyük çoğunluğu toplu yerleşim birimlerinde, ülke nüfusumuzun su tüketimini yönlendiren kurum ise belediyelerdir. Buradan da anlaşılacağı gibi su tüketiminde belediyelerin rolü üzerine kafa yormak gerekiyor.
Su çalıştayları düzenleyen belediyelerin bu konuyu önemsediği düşünülse de ben bu etkinliklerin politik manevralar olarak yapıldığını düşünüyorum. Bu sorunun yeterince algılanması ve uygulanacak projelerin en başına konulması gerektiğini bütün belediye yöneticilerinin öğrenmesini sağlamamız gerekiyor. Yaşanan sorun okullar arası müsamerelerde en çok beğenilen okul olma sorunu değildir, seçim arifelerinde dillendirilen ve seçimlerin sonunda rutine dönen faaliyetlerin küresel iklimle mücadelede faydası olmayacağını düşünüyorum.