16 Ocak 2024 Salı Saat: 11:25
Akıl sahibi ve akıl sağlığı yerinde, sorumluluk duygusuyla yaşayan ve beraber yaladıklarını da kendileri gibi hür ve özgür yaşatan insanlar ve saygıdeğer okurlar, bugün sizlerle hak hukuk ve adalet insanı emekli savcı emekli hakim Av. Metin Kazan kardeşimizin Gazze’de bencil idareciler yüzünden yaşanan vahşette kendinden başkasını düşünmeyen, kendinden başkasına huzur ve güven içerisinde insanca yaşama hakkı tanımayan insanlık düşmanlarını anlatan makalesini paylaşıp daha çok insanımız tarafından dikkatle okunmasını sağlayarak fani dünyanın olmazsa olmaz en mükemmel canlısı olan insanı insan gözüyle görmeyip kendisinin kölesi kabul eden insanlık düşmanı bencil idarecilerin insanlığa yaptığı kötülük yüzünden yerlerde sürünen insanların ve insanlığın el üstüne kaldırılması için insana insanca yaşama hakkı tanıyan iyi ve güzel ahlaklı vicdanlı insanlar vasıtasıyla ahlaklı ve vicdanlı idarecilerin seçilerek göreve gelmelerine karınca kararınca katkımız olsun istedik.
“İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'ne 7 Ekim'den bu yana düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı son 24 saatte 128 artarak 22 bin 313'e ulaştı...”
Albert Camus'un (1913-1960) deneme yazısından:
Ölüm bir istatistik ve devlet işi oldu mu, dünya işleri artık iyi gitmiyor demektir. Ama ölüm soyutlaştı mı, yaşam da soyutlaştı demektir. Bir adamın yaşamını bir ideolojiye kul köle etmek, onu soyutlaştırmak değil de nedir? İşin kötüsü, biz, ideolojiler, hem de toptancı ideolojiler çağındayız.
Bu ideolojiler, kendilerine, dar kafalarına, budalaca mantıklarına o kadar güveniyorlar ki, dünyanın esenliğini yalnız kendilerinin başa geçmesine ve başkalarının boyun eğmesine bağlı görüyorlar. Oysa bir insana ya da herhangi bir şeye boyun eğdirmeyi istemek, onun kısır, sessiz, hatta ölü olmasını istemek demektir. Bunu görmek için sağımıza solumuza bakmak elverir.
Karşılıklı konuşma olmayan yerde yaşam da yoktur. Ve dünyanın en büyük bölümünde, bugün, karşılıklı konuşmanın yerini tek yanlı çatma almış, diyalogun yerini polemik tutmuştur. XX. yüzyıl tek yanlı çatma ve kötüleme çağıdır. Uluslar ve tek tek insanlar arasında, eskiden pir aşkına görülen işlerde bile, bugün, çatma konuşmanın yerini almıştır. Gece gündüz, binlerce sesin, tek yanlı bağrışmaları, ulusların üstüne aldatıcı sözler, taşlamalar, savunmalar, coşkunluklar yağdırmaktadır.
Peki ama polemik/dalaşma nasıl bir makinedir, nasıl işler?
Karşısındakine düşmanmış gibi bakacaksın, onu basitleştirecek, hiçe sayacaksın, yani görmek bile istemeyeceksin. Kötülediğin kimsenin artık gözünün rengini bile bilmez olacaksın. Hiç güldüğü olur mu, gülerse acaba nasıl güler diye düşünmeyeceksin. Polemik yüzünden, çoğumuzun gözünü perdeler bürümüş, artık insanlar arasında değil, bir gölgeler dünyasında yaşıyoruz.
İnandırma olmayan yerde yaşam da yoktur. Bugünün tarihi ise yıldırmadan başka bir şey bilmiyor. İnsanlar, ortak bir şeyleri olduğu ve bir şeyde her zaman buluşabilecekleri düşüncesiyle yaşar ve ancak bununla yaşamasını bilirler. Ama biz yeni bir şey bulduk: İnandırılmayan kimseler de varmış meğer. Toplama kamplarının bir kurbanının, kendini çamura atanlara bunu yapmamaları gerektiğini anlatmasına olanak yoktu, hâlâ da yok.
Çünkü bunu yapanlar, artık insanların değil, bir düşüncenin adamıdırlar. Bu düşünce de, yumuşamak nedir bilmeyen bir istemin buyruğundadır. İnsanlara boyun eğdirmek isteyenin kulağı sağırdır.
Onun önünde ya dövüşeceksin, ya öleceksin. İşte bu yüzden, bugünün insanları korku içinde yaşıyorlar. Mısırlıların “Ölüm Kitabı”nda doğru bir Mısırlının öbür dünyada temize çıkabilmesi için şunu söyleyebilmesi gerekirmiş: “Kimseyi korkutmadım…”
Günümüzün büyükleri arasında, kıyamet günü, bu sözü söyleyecek adamı güç bulursunuz...
Kaynak: Bir Alman Dosta Mektuplar/
Çev: Sabahattin Eyüboğlu–
Vedat Günyol, Say Yayınları