Hüseyin Deniz  -  İlahiyatçı/Yazar

ALLAH KATINDA EN GÜZEL AMEL HANGİSİR

19 Nisan 2024 Cuma Saat: 10:51

Değerli dostlarım: Allah katında en büyük amel, İnandıklarını hayata geçirmek,yaşamaktır.Bir de,İslam’ı tebliğ etmek ve tebliği görevini sürdürmektir.
Hicretin üzerinden yedi yıl geçmişti.Sevgili Peygamberimiz ashabıyla beraber fitne yuvasına dönmüş Hayber üzerine sefere çıkmıştı. Allah Resûlü (s.a.s), ashabıyla birlikte Hayber'in önüne geldiğinde İslam sancağını Hz. Ali'ye verdi ve ona şöyle dedi: "Onların bulunduğu bölgeye varıncaya kadar sükûnetle yürü!
Sonra onları İslâm'a davet et ve Allah'a karşı sorumluluklarını onlara haber ver!
Vallahi senin vasıtanla Allah'ın bir kişiyi hidayete erdirmesi, en değerli kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır" (Müslim, Fedâilü's-4444sahâbe, 34.) Allah Resûlünün (s.a.s) Hz. Ali'ye olan bu nasihati bizlere göstermektedir ki Allah katındaki en güzel amellerden biri, bir insanı İslam'la buluşturmaktır. 

Müslüman, İslam'a güzel bir şekilde davet etmekle yükümlüdür. Bu ise İslam'ı doğru anlayıp yaşamayı ve lisanı halimizle güzel temsil etmeyi gerektirir.
Allah Resûlü (s.a.s), dini önce kendisi yaşıyor, sonra ashabına tebliğ ediyordu.
Sadece anlatmakla yetinmiyor, davranışlarıyla da İslam'ı en güzel şekilde temsil ediyordu. Adalet ve hakkaniyeti, şefkat ve merhameti, ülfet ve muhabbeti, samimiyet ve dürüstlüğü, cömertlik ve yardımseverliği ile örnek oluyordu. Ashab-ı güzin de İslam'ı bizzat ondan öğreniyor ve öğrendiklerini hemen kendi hayatlarına aktarıyordu.İşte örnek bir Ümmet olma bilinci ve sonraki nesiller de aynı yolu takip ettiler.
Bu sayede İslamiyet hızla yayıldı ve nice gönüller İslam'la şereflendi. Anadolu'nun, Afrika'nın, Uzakdoğu'nun, Balkanların, Kafkasların ve daha nice toplulukların İslamiyet ile tanışmasında müminlerin sözlerinden daha çok örnek hayatlarıyla verdikleri mesajlar etkili olmuştur. 

O halde, insanlığa önder ve örnek bir ümmet olduğumuzun bilincinde olalım. Dinimizin yüce hakikatlerini özümseyip hayatımızda uygulayalım. Tebliğ ettiğimizi önce kendimiz yaşayalım ve İnandığımız gibi dosdoğru olmaya çalışalım. Her işimizde ihlas ve samimiyeti kuşanalım.
İman ve ibadette, ilim ve hikmette, ahlak ve takvada Resûlullah'ı örnek alalım. Sözlerimizle birlikte yaşantımızın ve güzel ahlakımızın insanlarda iz bıraktığının idrakinde olalım. Unutmayalım ki birçok insan İslam'ı Müslümanların hal ve hareketlerine göre değerlendirmekte ve tercih etmektedir.
Dolayısıyla İslam'ı hakkıyla temsil edemeyen her Müslüman, farkında olmadan en büyük zararı İslam'a vermiş olmaktadır.
"Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah'a inanırsınız..." (Âli İmrân, 3/110.) "Dikkat edin, size mümini tanıtıyorum; o, insanların canı ve malı hususunda kendisine güvendiği kişidir. Müslüman; elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyen kimsedir..." (Tirmizî, Fiten,)

Bu düsturla; İnandık iman ettik demekle iş bitmiyor, inancı da olsa yaşaması inandığı davayı bildiği kadarıyla tebliğ etmeye çabalaması inancı gereği imanını güzel amellerle süslenmesi gerekmektedir.Amelsiz iman, dalı budağı kesilmiş yapraksız ve çiçeksiz ağaca benzer. İmanı dalında açan bir çiçek gibi güzel amellerle güzelleştirmek gerekir.

İnançlı bir müslümanın idealleri olması gerekir ve inancı gereği mücadele etmesi gerekir.

İdealleri olan bir Müslümanı anlamak için o kişiyi anlatan iki tane aynası vardır. bir iç ayna bir de dış aynadır. İç ayna kişinin ruhunu,iç görünümünü ve  güzelliğini yansıtır. Dış ayna ise; Kişinin aynadaki göründüğü gibi dışa yansımasıdır.

kişinin dış görünümü için ne kadar kaliteli elbise giyerse giysin, ruhu güzel olmadıktan sonra, giydiği elbise ona bir güzellik katmaz. Önemli olan ruhun güzelliğidir. ruhun güzelleşmesi için de imandan sonra, davası uğruna mücadele etmesi ve inandıklarını kabul ederek ibadet etmesi  gerekir.

Ey Allah’ım; Bizlere sorumluluk açısından taşıyamayacağımız yük’ü bize yükleme. Kalbi ve gönlü güzel ve İnancı uğruna yaşayan,ruhunun güzelliği dışarı vuran kullarından olmayı nasip eylesin.