Nevin Altunbaş

Yaşanabilir Çevre

8 Haziran 2024 Cumartesi Saat: 12:21

Çevre konusunda duyarlıyım.

Yaşadığımız dünya, nefes alıp ömür tükettiğimiz çevremizi koruyup kollamak hepimizin görevi ve ortak sorumluluğu.

Son 20, 30 yıldır çevre ile ilgili dünya ülkelerini yöneten devlet adamlarının hassasiyeti, söylemleri bilim adamlarının uyarılarını destekler nitelikte.

Herkes yaşanabilir dünya, çevre için ortak noktada buluşuyor. Ancak, söylemler devletlerin eylemleriyle buluşmuyor.

Çevre konusunda "atıp tutan" devlet adamları, yerel yöneticiler bir bakıyorsun en büyük çevre felaketlerinin adresi çıkıyor.

Bu felaketler genelde ülkelerin ekonomik menfaatleriyle örtüştüğü için para gücü yaşanılabilir çevre oluşturmanın önüne geçiyor.

Gerçekte para kazananda çevreye verdiği zararla kaybediyor ama bir anlayabilseler.

Koca koca fabrikalar tatlı su kaynakları derelere, nehirlere, ırmaklara arıtılmadan bıraktıkları kimyasal atıklarıyla dünyayı zehirliyor farkında değiller.

Keza maden işletmecileri de...

Kendi geleceğini öldürüyor, canlı yaşamı süresini kısaltıyor, görmezlikten geliyorlar.

*

Ordu ilinin yüz ölçümünün %74'ü madene ruhsatlandırılmış. 

Ordu ormanlarının %65'i, meralarının %64'ü ve tarım alanlarının ise %76'sı IV. Grup maden sahası ilan edilmiş ve ruhsatlı.

Devletin resmi kayıtları böyle diyor.

6 bin metrekare yüz ölçümlü bir ilin neredeyse 4 bin 500 metrekaresi tehdit altında demektir.

Ormanlar, verimli tarım toprakları, su kaynakları kimyasallara buluşacak bir süre sonra canlı yaşamı sonlanacak...

Gelmekte olan felaketin bir örneği Fatsa ilçemizde yabancı ortaklı şirketin altın arama faaliyetlerindeki çalışma biçimiyle sergileniyor...

Yani yabancı değiliz.

Demek oluyor ki asıl çevreye zarar verenler, geleceği yok edenler küresel boyutta karar verdirenler bu kararı uygulatanlar oluyor.

Yoksa durup dururken dünyamızın ısısı artmadı.

Buzullar erimeye başlamadı.

Denizler ısınmadı.

Mevsimler değişmedi.

Rahmetli eski Cumhurbaşkanlarımızdan  Süleyman Demirel'i ifadesiyle, "binaenaleyh"  felaket kapımızda.

*

Bireysel anlamda da çevremize karşı sorumluyuz.

Yaşadığımız dünyaya zarar veren ve bu durumu belgelenen üretim sektörlerinin ürettiklerini bir tüketici olarak satın almamakla çevreye karşı görevimize başlayabiliriz.

Ardından çevreye zarar verdiğini bildiğimiz plastik eşyaları, plastik kaplı ürünleri kullanmayarak veya en az seviyede kullanarak, plastikleri doğaya atmamakla katkıda bulunabiliriz.

Sıradan gibi görünse de özellikle mutfağımızda yanmış sıvı yağ atıklarını  giderlere boşaltmamalıyız.

Doğada kısa sürede çözülen ürünler kullanmaya özen göstermeliyiz.

Araçlarımızın trafikte geçireceği süreyi dikkate alarak yakıtı tam yakmasından emin olmalıyız. Gaz salınımı ile doğayı kirletmemeliyiz.

Tabi ki en önemlisi çocuklarımıza doğru çevre bilinci eğitimi vererek yetiştirmeliyiz.

Çevre adına çok daha tedbirleri hayatımıza koyup yaşam biçimi haline getirebiliriz.

Çevre konusunu bir dönem Ordu ilimizde de valilik görevinde bulunan şimdiki Sakarya Valimiz Sayın Seddar Yavuz'un ifadeleriyle noktalayalım.

"Bu yıl da Türkiye Çevre Haftasını 5-9 Haziran tarihleri arasında “Hepimizin Bir Dünyası Var” teması ile hep birlikte kutlayacağız. 

 Yaşadığımız çevreyi bir emanet olarak görüp korumak ve istikbale bırakmak hepimizin ortak görev ve sorumluluğudur. Bu şuurla, var olan tabiî zenginliğin korunmasına ve doğal kaynakların sürdürülebilir kalkınma yaklaşımıyla yönetilmesine imkân sağlayacak tedbirleri hayata geçirmek, bizler için hayati öneme sahiptir. Doğaya saygılı, çevreye duyarlı, israf yerine kanaati esas alan bir tüketim anlayışını toplumsal hayatta yerleştirmemiz gerekmektedir.

Çevrenin korunması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konularında gösterilen çabaların gayesi, insanların daha sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşamalarını  sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşamalarını sağlanmasıdır. Unutulmamalıdır ki, çevreye verdiğimiz zarar aslında insanlığa verilen zarardır. Bu nedenle, çevreye verilen önem insan varlığına verilen önemle eşdeğerdedir."

*

Unutulmasın ki milyar yıldır insanların yaşadığı dünyayı göçüp giden milyarlarca insanlar gibi teslim aldığımız güzellikte, yaşanırlılıkta gelecek kuşaklara teslim etmeliyiz.