18 Aralık 2024 Çarşamba Saat: 13:53
Bu toplumun en büyük sorunlarından birisi de eğitimdir.
Eğitimde bir türlü istenilen başarı yakalanamamaktadır.
Nedeni de gayet açıktır: Gelenekçi eğitimde ısrar edilmektedir.
Eğitim, usta-çırak ilişkisi ile yürütülmekte…
Eskinin doğruları, doğru kabul edilmekte…
Disiplin, dayak eğitimin temeli görülmekte…
Not ve ceza öğretmenin en büyük silahı sanılmakta…
“Zeki çocuklar eğitilmelidir” denilmekte.
Başarısız, tembel, yaramaz çocuklar, sistem dışına çıkarılsın denilmekte...
Başarısız çocuklar suçlanmakta...
İyi de eğitimin amacı, çocuklara istenilen davranışı kazandırmak değil midir?
Tüm çocuklar eğitilebilir.
Bunu kim söylüyor?
Anayasa, yasa, yönerge, genelge, yönetmelik…
En önemlisi de eğitim bilimleri…
Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır.
Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Temel eğitim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır.
Genellik ve eşitlik eğitimin temelidir.
Bu temelde…
Her çocuk eğitilebilir.
Her çocuk başarabilir.
Çocukta bir eksiklik bir sorun varsa, mutlaka bir nedeni vardır.
Bu nedeni ya da nedenleri gidermek eğitimcinin asli görevidir.
Çocuk suçlu ilan edilerek, eğitimde başarı yakalanamaz.
Çalışkan çocukları eğitmek kolaydır.
Onlar zaten hedeflerine ulaşmak için gereken gayreti fazlası ile göstermektedirler.
Sorunlu çocuklar eğitilmelidir ki eğitim gerçek anlamda anlamını bulsun.
Okul yıllarında başarısız görülen çocukların zaman içinde çok başarılı oldukları, büyük işlere imza attıkları bilinmektedir.
Bir sürü örneği vardır.
Başarı öyküsü olanların hepsinin aslında bir de başarısızlık öyküsü vardır.
Başarı öyküleri, başarısızlıklarla dolu…
Her kişi özeldir!
Dolayısı ile her kişinin özel yetenekleri vardır.
Bu yetenekler keşfedilmeyi beklemektedir.
Her çocuğun filizlenme yaşı farklıdır.
Emek ve sabır…
Eğitimin temelidir.
Bilim insanlarının birçoğu, okul çağlarında, öğretmenleri tarafından “geri zekâlı” damgası yemiştir.
Aşağılanmış, horlanmış, dışlanmış, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmıştır.
Bunun en güzel örneği; Almanya doğumlu teorik fizikçi ve bilim insanı olan tüm zamanların en iyi fizikçilerinden birisi olarak kabul edilen Albert Einstein’dır.
“Einstein, 6 yaşına kadar konuşamamıştır. Okumayı söktüğünde ise 9 yaşındadır. Albert Einstein, henüz ilkokul öğrencisiyken sınıf öğretmeni annesine vermesi için ona bir mektup verir. Einstein’ in annesi Pauline, mektubu eline alınca gözyaşlarına boğulur. Küçük Einstein annesine mektupta ne yazdığını sorar. Pauline ‘‘Oğlunuz çok zeki. Okulumuzdaki öğretmenler oğlunuz için yeterli değil. Lütfen oğlunuzun kaydını başka bir okula aldırın ya da özel eğitim verdirin. Böylesi onun için çok daha iyi olacaktır.’’ yazdığını söyler.
Pauline, Einstein’a evde kendisi eğitim vermeye karar verir. Bir sürü kitap alır ve her şeyi kendi öğretir. Ona ‘‘Sen dünyayı değiştirebilecek kadar zeki ve farklısın.’’ der Pauline’ın vefatından sonra onun eşyalarını karıştıran Einstein, eski bir kitabın arasında yıllar önceki o mektubu bulur. Ancak mektupta yazanlar Pauline’ın bahsettiğinin tam tersidir. Mektupta ‘‘Aptallık ve anlama geriliğinden dolayı oğlunuzu okuldan almanızı tavsiye ediyoruz.’’ yazılıdır.
‘‘Sakın sana kötüsün diyenlere aldırma. Bana aptal dediler ve atomu parçalayıp ellerine verdim’’ sözüyle de potansiyelimizi başkalarının belirlemediğini anlatır.”
Kimin ne olacağı hiç belli olmaz.
Ummadık taş baş yarar.
Başaramaz denilenlerin başardığı, başarır denilenlerin başaramadığı çok görülmüştür.
Eğitimciler; savcı, yargıç, hâkim değildirler.
Onlar, çocuğu eğitmekle görevlidirler.
Bir eğitimci…
Çocuklar arasında ayırım yapılmadan hepsine emek verilmelidir.
Çocukların her birisinin başarabileceğine inanmalıdır.
Bu inançla eğitim verildiğinde görülecektir ki her çocuk başarır!
Bu böyle biline…