17 Aralık 2021 Cuma
Erol Evgin, bu şarkıyı söylediğinde lisede öğrenciydik.Tüm ünlü sanatçıların konserleri gelirdi Ordu sinemasına...
Sosyal hayatı yüksek bir şehirdi; müzik, tiyatro sinemaya gitmeyen yoktu Ordu’da...
Yok eskileri çok yazmayacağım, bizim kuşak biliyor zaten yaşadıklarımızı; yeni nesil de arşivlerden, fotoğraflardan çeşitli kaynaklardan görüp şaşkın bir şekilde bakıyorlar!
Şaşkın çünkü bu zamanlarla geçmişimizin arasında nasıl uçurumlar olduğunu gördüler...
Cinsiyetçi değildik, karşımızdakilere hep kardeş gözüyle bakardık...
Komşumuzun maddi durumunu bilir kimse duymadan yardım ederdik...
Çoluk, çocuk herkesi amca, abi bilirdik,onlarda bizi evlat... Şimdi korkudan komşu çocuğunun başını okşayamaz olduk...
Türk sinemasının meşhur neşeli günler filmi gibiydik. Çok gülerdik, çok paylaşır, az ağlardık...
Mektup yazar, içine kurutulmuş çiçek koyardık; öyle sevgi dolu çocuklardık.
Sağcı, solcu kavga ederdik de cenaze varsa en önde saf tutar kin gütmezdik biz...
Aynı horoz şekerini bir kaç çocuk emerdik valla mikrop falan kapmazdık...
Portakal kabuklarını soba üzerinde kurutunca oda kokusu oluşurdu. Ekonomik oda parfümümüz hazırdı yani biz yapardık...
Şıklıkta Türkiye’de açık ara önde giderdik...
Vitamin hapları yoktu ama organik ağaçlarımızın portakal, mandalinaları vardı...
Kalabalık ailelerdik evde her şey eşit dağıtılırdı.
Daha neler neler....
Sizin de aklınıza kim bilir ne anılar gelmiştir...
Uzun süre görmediğim arkadaşlarımla buluşup bir de Erol Evgin’in o meşhur şarkısını dinleyince gece vakti; bu tatlı günler aklıma geldi....
Biz insanlığın, sevginin, vicdanın, eğitimin, sarıp sarmalamanın en iyi öğretildiği günleri görmüştük, yaşamıştık da!
Çoğunlukla abartısız böyleydi hayatımız.
Ya şimdi ki nesil yaşamlarını nasıl görüyorlar bilemiyorum...
Sadece diyorum ki ....
Hani eski bir resme bakarken, hani yılları sayarda insan...
İşte öyle bir şey , işte öyle bir şey...