Hayat devam ediyor.
Yaşıyoruz.
Binlerce canımızı kaybettik.
Belki binlercesi kaldırılacak enkazın altında.
Üzüntü, ızdırap, gözyaşı.
Acımız büyük.
*
Ne hayalleri moloz yığınları altına gömdük.
Başarı hikayeleri, gelecek planları, doyulmadan yarım kalmış aşklar, sevgiler iki dakikada melek olup uçup gittiler.
Acımızın tarifi yok.
*
AB mevzuatına göre ihale edilerek Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca yaptırılan Adıyaman Kültür Merkezi binası depremlerde yıkılan komşu resmi binaların yanında taş ve kum yığınlarının ortasında duruyor. Camdan duvarları dahi çatlamamış.
Bir başkası Kahramanmaraş'da İnşaat Mühendisleri Odası hizmet binası.
Un ufak olmuş binaların arasında üzerinde depremlerle ilgili bir iz bile yok. Buna karşılık koskoca şehirlerin yerle bir olması nerede yanlış yaptığımızı ister istemez sorgulatıyor.
Suçlu, kabahatli arıyoruz.
Yegane suçlular binaları yaptıran müteahhitler mi?
Kontrol mühendisleri, ustalar mı?
Bir tek suçlu onlar mı !?
Ya belediye yöneticilerine ne demeli?
Fay hatları üzerine 10'ar, 15'er, 20'şer katlı dikey mimariye neden izin verdiler?
Öfke bedenimizi sarıyor.
Enkaz yığınlarından çok uzaklarda da olsak rezidans molozlarının altında kaldık.
*
Deprem görüntüleri ekranlarda bazen yaşama tutunmanın mücadelelerini anlatıyor.
Taşların, kumların arasında 10, 11 gündür nefes alabilmenin mucizesine olan tanıklığımızı bile doğru dürüst sevinerek ifade edemiyoruz.
Karmakarışık duygular içerisindeyiz.
*
Sosyal medyada binlerce deprem hikayeleri yazılıp konuşuluyor.
Yıkılan binanın altında veya üstünde en çok karşılık bulmayan "sesimi duyan var mı?" çağrıları insanı kahrediyor.
*
Devletimizi yönetenler yıkılan konutların yerine yenilerinin bir yılda yapılacağını söylediler.
Sözler umut oldu, yarınlar için yaşam tazeledi.
*
Hayatta kalanlar yıkıntılarla birlikte yıkıp yok olmadan umutları diri tutmak, morallerini yükseltmek bugün için en büyük kurtarma operasyonu olsa gerek.
*
10 ili neredeyse yerle bir eden felakette 42 binden fazla binanın yıkıldığından söz ediliyor.
42 bin bina şayet bir yıl gibi kısa sürede yapılabiliyor ise hiç zaman kaybetmeden önümüzde büyük bir deprem olacağı söylenen İstanbul için hazırlık anlamında harekete geçmeliyiz.
Allah korusun, Marmara Bölgesi illerinde meydana gelebilecek 7 ve üzerindeki bir depremde İstanbul ilimizde 40,50 bin binanın yıkılacağından, 500 bin vatandaşımızın hayatını kaybedeceğinden söz ediliyor.
Bilim insanlarımızın ekranlarda ifade ettiği bu rakamlar çok korkutucu.
Onun için bir an önce devletimizin imkanları seferber edilerek İstanbul depremine hazırlığımızı yapmalıyız.
Öyle ya, depremlerin yıkıp yok edeceği binalar öldürmeden, içinde yaşayanlara mezar olmadan devletimiz yıksın ve yeniden yapsın.
Ülkemiz 10 ilimizde meydana gelen depremin bir başkasını ne kaldırabilir, ne de insanımız böylesi ikici bir yıkım görüntülerine dayanabilir.
*
Yıkılmadan, kırılmadan, mutluluklar, sevinçler bölünüp parçalanmadan hayat devam etsin...