Gök yarıldı bardaktan değil adeta tencereden boşalırcasına yağmur yağdı. Dağ taş ırmak oldu aktı.
Hem de günlerce, saatlerce.
Ordumuz büyük bir afeti ucuz atlattı.
Gerçi Fatsa ilçemizde sele kapıldığı söylenen bir kadın geride kalanlara acı bir hikaye bıraktı.
Bunun dışında maddi zararları saymazsak çok şükür ciddi bir kaybımız yok.
Görüldü ki bu boyutta yağan yağmura Ordu ilimiz teslim olmadı.
Yine de ucundan köşesinden daha önceki yıllarda komşumuz Giresun Dereli'de, Zonguldak'da, Bartın'da, Rize, Artvin, Trabzon illerimizde meydana gelen ve can kayıplarıyla sonuçlanan, ardında acılar bırakan sel afetlerinden ders çıkarmışız.
Su yollarını kapatmamayı, daraltmamayı, çöp havzası yapmamayı, dere yatağına bina inşa etmemeyi öğrenmişiz.
Yağan yağmur ile birlikte Karadeniz'e dolan köklü ağaçtan, tomruğa, inşaat malzemelerinden her türlü çöplere, naylonlara, çalı çırpıya bakılırsa gerçekten Ordu ilimiz büyük bir afeti geride bıraktığını varsayıyoruz.
Ordu Büyükşehir Belediye Başkanımız Sn. Dr. Hilmi Güler afet sonrasında basına ve kamuoyuna yaptığı açıklamayı samimi ve gerçekçi bulduk.
Eksikleri kalem kalem açıkladı.
Bülbül Deresi ve Civil Irmağı üzerindeki bazı köprülerin projelerinin hatalı olduğunu söyledi.
En önemlisi tüm büyük küçük dereleri işlevini yapar hale getireceklerini, dere yataklara ve çevresine yapılan kaçak yapıları kaldıracaklarını taşkın önleyecek bentler kuracaklarını ifade etti.
"Sel kapanı" diye adlandırdığı yapıları 14 derenin üzerine inşa edileceğini bildirdi.
Başkan Dr. Hilmi Güler'in sel afetinden başka dersler çıkarttıklarını, kayıt altına alınan eksiklerin zaman içerisinde tamamlanacağı, Ordu ilimizin afetlere karşı dirençli bir il olacağı sözünü verdi.
Vatandaş olarak bizlere ne görev düşerse yetkililerimiz söyler bizler yapmaya çalışırız.
Sonuçta afet bir, iki kişiye özel durum değil. Hepimizi etkiliyor. Ortak mücadele etmeliyiz.
Arazi üzerine yayılmış vücudumuzdaki damarlar misali irili ufaklı yüzlerce su yolu var. Bu su yolları her birimizin mülkiyeti içerisindeki yerlerden geçiyor. Kimi arazilerde yağmur yağdığında akan suları taşıyan obuzlar, kanallar niteliğinde. Yılın her gününde buralarda su olmasını beklememek gerekir. Ancak su yok diye bahçe artıklarını, bitkisel çöpleri, çalı çırpıyı ve diğer atıkları atmamak lazım.
Temiz ve her an su akacak şekilde tutmak gerekir.
Yoksa zarar hepimize geliyor.
Eskileri yaşadık...
Adı resmileşmesede şiddetli yağmur ile gelen sel afeti ilimiz ve bölgemizde maddi zararların yanında en önemli kaybı Ordu ilimizde Altınordu ilçemizle Fatsa ilçemize verdi.
Altınordu ilçemizde üç güne yaklaşan süreyle susuz kaldık.
Melet Irmağı üzerinden geçen ana isale hattının sele kapılması sonucu annelerimizin, ninelerimizin yaşadığı günlere gittik.
Büyük annelerimizin anlattığı sokak çeşmelerinden güğümlerle su taşıyıp evde iş üretme hikayelerini 2 gün bile yaşamanın ne kadar zor ve meşakkatli olduğunu gördük.
Mutfakta musluktan akan suyun kıymeti, konforu bir başkaymış.
Lavaboda diş fırçalamak ne kadar da lüksmüş.
Evde marketten pet şişelerle, damacanalarla taşınan suyla iş yapmak taşıma suyla değirmen taşı döndürmek gibi birşey.
Geleceğin insanlık adına en büyük tehlikesinin dünyada içilebilir su kaynaklarından yetersiz geleceği düşünülürse bugün musluklarımızdan akan suyun değerini bir kat daha fazla kıymetlendirelim ve her damlasını dahi tasarruflu kullanalım.