Hoşgörü, İslam ahlakının özüdür. Hoşgörü; hiç kimseyi ayıplamamak, kırıcı ve aşağılayıcı olmamak, affedici olmak, farklı inanç ve görüşlü olanlarıda hoş karşılamak olmalıdır ancak zararı dokunduğunda anda da tepkimizi koymalıyız.
Hoşgörü, huzurlu bir toplum hayatının vazgeçilmez unsurlarından biridir. Aynı toplum içinde yaşayan insanların birbirlerine karşı her zaman sevgi, saygı, hoşgörü ve müsamaha prensibine göre hareket etmeleri önemlidir.
Hoşgörü ortamının oluşması için insanların birbirini sevmesi gerekir. Çünkü hoşgörüyü besleyen sevgidir. Sevginin olduğu yerde hoşgörü, sevgisizliğin olduğu yerde ise tahammülsüzlük vardır.
Bu nedenle İslâm'ın en güzel erdemlerinden biri olan hoşgörüye; ailede, mahallede, sokakta, okulda, sosyal medyada ve işyerinde kısaca insanlarla iletişim kurulan her ortamda ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç, özellikle sosyal medya dilinde kendini daha çok hissettirmektedir. Çünkü sosyal medya yoluyla bilinçsizce yapılan paylaşımlar hoşgörü ortamına zarar vermektedir. Buna herkesin dikkat etmesi önemlidir
Eğer ki aynı vatan bayrak altında yaşayan bir toplum ve bireyler olarak herkes hür olduğu kadar başkasının hak ve hukukuna inancına saygı duymasınıda bilmelidir.Hiç kimsenin kimseyi hakaret etmek incitme hakkına sahip değildir.
Çünkü mukaddes Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de; “Göklerin ve ve yerin yaratılması,dillerimizin ve renklerimizin farklı olması da O'nun varlığının bir kutretinin delillerindendir.Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır. buyurulduğu gibi insanların farklı dil ve renklerde yaratılmaları Allah'ın ayetlerindendir.(Rûm, 30/22)
Sevgili Peygamberimiz İslâmın Hoşgörüsünü bir hadislerinde şöyle özetlemiştir, “Hoş gör ki, hoş görülesin.”İbn Hanbel, I, 249)
Hoşgörü konusunda Hz. Muhammed (A.S.) en güzel örnektir Müslümanlar, sadece kendi din kardeşlerine değil diğer dinlerden olanlara da hoşgörülü davranmak zorundadırlar.Zaten Osmanlı zamanında kurulan dernek ve vakıfların bir amaci vardı.Ama ne yazık ki ecdat düşmanları tarafından kötülenerek yanlış tanıtılmaktadır.
Peki günümüzdeki kurulan derneklerin ve vakıfların devletimize ve milletimize yararlı ve zararlı olanları yokmudur? Tabiki var Hepsi bir çikar ve menfaat uğruna kurulmuştur.Ancak bazı hak hukuk tarih bilmezlere ders niteliğinde olan aşağıdaki ecdadın kurdukları vakıf ve derneklerinin kuruluş gayelerine hep beraber gözatalım.
Hava buz gibi.Camiye gittiniz.Şadırvan da abdest alacaksınız ama buz gibi su içinizi titretiyor.
Tam o anda elinde ibrik yanınızda bir genç bitiyor. “Buyurun Beyefendi” diyor. “Abdestinizi sıcak suyla alın ”Şaşırıyorsunuz.Sonra gencin yakasındaki karta ilişiyor gözünüz:
“Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Etme Vakfı Görevlisi!” yazıyor.
Ya da tam tersi.
Ağustos sıcağı, dilinizi damağınıza yapıştırmış.
“Şöyle buz gibi bir su olsaydı” diye içinizden geçirirken, bir bardak uzanıyor elinize.
Suyu kana kana içiyorsunuz, içiniz ferahlıyor.
Teşekkür etmek ve eline üç-beş kuruş tutuşturmak için bardağı uzatan gence dönüyorsunuz.Ama o parayı kabul etmiyor.
Daha da şaşırıyor ve “Sen de kimsin?” diyorsunuz.“Ben, Yaz Günleri Soğuk Su Dağıtma Vakfı Görevlisiyim” diyor genç.Bitmedi, çok fakirsiniz.
Evlilik çağına gelmiş bir kızınız var.Ama çeyizi bile yok.
Bir gün akşam karanlığı çökmek üzereyken, kapınız çalıyor.Kapıda iki bayan; ellerinde paket paket danteller, el işlemeleri, çeyizlik havlular, saten örtüler.
Gözünüz yaşlı, sesiniz titrek soruyorsunuz; “Siz de kimsiniz?”“Biz” diyorlar. “Fakir Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı‘ndan geliyoruz”
Şaka gibi geliyor ama inanın bunların hepsi gerçek.
Hem de bundan 500 yıl önce bu topraklarda yaşanıyordu.
Nereden mi biliyorum?
Vakıflar Genel Müdürlüğü, harika bir çalışma yapmış.
Osmanlı‘da kurulan vakıfların listesini çıkarmış.
İnsan okudukça çarpılıyor, tüyleri diken diken oluyor.
“Yarabbi bu nasıl büyük bir medeniyettir, nasıl üstün bir meziyettir” demekten kendini alamıyor. Kimisi 15. yüzyılda kurulmuş, kimisi 16. yüzyılda.
Osmanlı’da kurulan vakıflar:
1. Güzel Yazı Öğretme Vakfı,
2. Sokak Hayvanlarına Ekmek Verme Vakfı,
3. Hastalara Evinde Bakma Vakfı,
4. Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı,
5. Duvar Yazılarını Silme Vakfı,
6. Kadın Sığınma Evi Vakfı,
7. Sıcak Pide Dağıtma Vakfı,
8. Yaz Günlerinde Soğuk Su Dağıtma Vakfı,
9. Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Temin Etme Vakfı,
10.Sıcakta Sebillere Kar Koyma Vakfı,
11.Yol Güvenliğini Sağlama Vakfı,
12.Helalleşme Vakfı,
13.Hristiyan Esirleri Kurtarma Vakfı,
14.İlkokul Hocalarına Tütünü Yasaklama Vakfı,
15.Yoksul Mahkumlara Harçlık Verme Vakfı,
16.Güvercin hane Yaptırma Vakfı,
17.Leylekleri Koruma Vakfı,
18.Dara Düşenlerin Vergisini Ödeme Vakfı,
19.İflas Eden Tüccarlara Yardım Vakfı,
20.İlmi Kitapları Bağışlama Vakfı,
21.Şehit ve Sahabe Türbelerini Tamir Etme Vakfı,
22.Şehir Estetiğini Koruma Vakfı,
23.Hayvanlara Mera Açma Vakfı.
Daha onlarcası var.
Ama hepsini yazmaya imkan yok, ecdadımız bizlere bunları miras bırakmış bugün bunlardan istifade ediyoruz,günümüzde de bu ve bunun gibi vakıflar STL' dernekler halen mevcutğını göstermektedir. bunların dışında bir çoğunun davası "HAK"değil mevki,makam kazanmak,saltanat sürdürürmek,dünya çıkarı kazanmak vede din adına post kavgası yaptıklarına şahit olanlarınada rastlıyoruz.
Geçmiş ve günümüzde bizlere hizmet yapanlar,eser bırakanlar hep gönül ehli davası"HAK" olanlar, özünde sözünde yaşayışında İslâm olanlardır.Şu gönülleri okşayan söze kulak verelim;Davası İslâm olanların varacağı yer cennettir.Davası İslâm olmayanın varacağı yer cennet olamaz, cehennemdir,Hak'ın rızasının olmadığı hiç bir işte,hiç bir şekilde başarı elde edemez.Ecdadın hizmetleri hep bu hedef ve amaç uğrunda yapılmış vede başarılı olmuşlardır.
Umudumuz ve temennimiz bu tür vakıfların ülkemizde amacına uygun bir şekilde hizmet vermesidir o zaman herşey güllük ve gülistanlığa
dönecektir,Ben buradan son olarak küçük hayri hizmetlerde vakıf adına görev yapmış ve de ebedi âleme göçmüş olan evlatlarımıza Cenabı Haktan rahmet diliyorum gönlün ortaya koyan bu göreve talip olan bu görevi sürdüren nerede Rabbim‘den onların yar ve yardımcısı olmasını niyaz ediyorum
Selam ve dualarım ile..