Aslında akıl sahibi ve akıl sağlığı yerinde tüm insanlar için arkadaş ve dost birbirinden farklı değildir, olmamalıdır da…
Ancak arkadaşlık zamanla dostluğa oranla özellikle de günümüzde karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı olarak yaşanır oldu. Ama dostluk dün olduğu gibi halen daha karşılıksız sevmeyi, saymayı ve en önemlisi iyi insan olmayı gerektirdiği için hali hazır da önemini ve özelliğini muhafaza ediyor.
Yazar İfral Turgut kardeşimizin “Dost mu Dediniz” başlığı altında kaleme aldığı ibretlik makalesini, kendilerini ölümsüz sanarak millet sayesinde getirildikleri etkili yetkili makamları şahsi çıkarına kullanırken yüce Allah’ın yarattığı dili, dini ırkı ve rengi ne olursa olsun dinde zorlama yoktur buyruğuna rağmen kendilerini tövbe haşa Allah’ın yerine koyarak insanları aykırı düşüncelerinden ötürü dışlamakla kalmayıp vahşice katledenlere ve katlettirenlere ibret olması için dün bugün ve halen daha dostluğun önemini kavrayamamış zavallı insanlardan ziyade zavallı idarecilerin bu özel ve önemli makaleyi okuyup, ayılıp uyanarak kendilerine gelmelerine karınca kararınca katkımız olsun istedik.
İşte ölümüne dostlukta iyi örnek.
Dost mu dediniz
Fransa’nın Toulouse kentinde yaşayan Marc-Antoine, dükkanın bodrumunda kendini asarak intihar etmişti.
Dönemin Fransız kanunlarına göre, intihar eden kişi, bir kalbura konulur ve bir at ile halkın önünde sürükletilirdi. Halk bu ölen kişiye taş, dışkı vs atar, sonra da herkesin gözü önünde ceset asılırdı.
Antoine Protestanlığı seçmişti. Katolik bağnazlar bir iftira kampanyası başlattı. Kampanya o kadar uzun ve ısrarla yapıldı ve etkili oldu ki, Antoine ın Katolikliği benimsememesi nedeniyle babası Calas tarafından öldürüldüğü neredeyse topluma kabul ettirildi.
Özel mahkemedeki duruşmalar sonunda Calas tekerlek işkencesine mahkûm edildi. Bu cezaya çarptırılan suçlu, yüksek bir platformda bir araba tekerleğine bağlanır, herkesin gözü önünde bir yandan tekerlekle sıkılır, öte yandan da elinde bir demir çubuk bulunan cellat tarafından ölünceye kadar dövülürdü.
Calas’nın ölüm cezası infaz edildi.
Bu olay kabullenemeyen Voltaire, iki yıl sonra Traite’de latolerance (Hoşgörü Üzerine İnceleme) adlı kitabını yazarak bir kampanya başlattı.
Bir yıllık çabadan sonra davanın yeniden görülmesini sağladı ve Calas’yı kurulan büyük mahkeme önünde bizzat savundu.
Suçlamaların asılsız olduğunu kanıtladı ve beraat ettirerek öldürülen Calas’ın onurunu tarih önünde iade ettirdi.
Dostları olmalı insanın. Ve son olmamalı ölüm. Bedeni yok olsa da dostları korumalı onurunu “öldükten sonra ne işe yarar,” demeyin. Bazı insanlar için onur, hayattan değerlidir. Yaptığımız da onur mücadelesi değil m?
Bu konuda ben de çok mutlu ve gururluyum. Anlayan anladı…