Türkçeye gönül vermiş ve 70 yıl öğrenci yetiştirmiş bir öğretmen olan Orhan Şaik Gökyay'dan "Benim aklımdan hayattan şikâyet diye bir şey geçmemiştir" diyerek aslında tüm insanlara, ama özelliklede insanlara dünyayı ve hayatı öğretmekle yükümlü molan öğretmenlere tabii almak ve hayatına uyarlamak isteyen öğretmenlere çok önemli bir hayat dersi vermektedir.
Haklı ya da haksız bir şekilde meslek sahibi, hele hele birde eğitimin neferi en özel en önemli mesleklerden biri olan herkesi hepimizi hayata dair her konuda bilgi sahibi yapmak için gecesini gündüzüne katarak öğrencilerinden daha çok ders çalışarak öğreten öğretmen olduktan sonra mezun oldukları bilgiyle öğrencisinin karşısına çıkarak hem kendini, hem de öğretmenim diyerek kendilerini baş tacı eden öğrencilere ve eğitim gönüllüsü insanlara velileri hayal kırıklığına uğratan öğretmenler size söylüyor bu yaşına kadar hayattan hele hele kutsal mesleği öğretmenlikten hiç şikayet etmemiş Türkçeye gönül vermiş ve 70 yıl öğrenci yetiştirmiş bir öğretmen olan Orhan Şaik Gökyay size söylüyor nankör insanlardan ziyade özel ve önemli meslek erbabı nankör öğretmenler ve hele hele nankör idareciler. Para her şey değildir. Zaten parada yoktu. Tüm paramızı ülke olarak istiklal savaşında harcamıştık. Bu yüzden olmayan para ile maaş almamız mümkün değildi,almadıkta zaten. biz sadece karnımızı doyurduk. Onu da öğretmen olarak atandığımız Giresun’da Giresunluların öğe akşam getirdikleri yemekleri yiyerek görevimizi eksiksiz yerine getirdik.
Buyurun Öğretmen Gökyay’ın bu konudaki harika ibretlik konuşmasını sizler için dinledim, yazıya döktüm, yorumlayıp kaleme aldığım makalemde yayımlıyorum. Takdir siz saygıdeğer eğitim gönüllüsü insanlarımız ve okurlarımızın, özelliklede paragöz öğretmenler ve idarecilerindir
Türkçe Öğretmeni Orhan Şaik Gökyay”İstiklal savaşının son senesinde ben Ankara ilk öğretmen okuluna öğrenci olarak gittim.Son sınıfı okudum, savaş bitti ben mezun oldum. Bizi bir köye verdiler. Giresun’da denizin kenarında, sırtımızda okulun bize verdiği elbiseler, ayağımızda onlar gittik, gittik ama o tarihte öğretmenlerin aylığını her vilayet kendisi veriyor. Her vilayet gibi bütün vilayetler fakirdi. Çünkü biz elde avuçta ne varsa hepsini istiklal savaşında harcamışız, tüketmişiz. Zaten yoktu ki…Neyi tüketecektik… Aslında onun için bize maaş falan erilmedi, verilmesine de imkan yoktu.
Bize sormadan biz istemeden daha doğrusu köylü baktı. Her gün öğlen akşam dörder kap yemek geliyordu bize …Maaşımızı almaya imkân yoktu. Şimdiye kadar o tarihten bu tarihe Allah’a bin şükür benim aklımdan hayattan şikâyet diye bir şey geçmemiştir.
Hiç şikâyetim olmadı. Ben hala şikayetsiz ve mutlu ve para düşünmeden, demeyin ki bana düşünmeden olur mu .Düşünüp ne yapacaksın yoksa düşünmekten para bize geçmiyor ki, ama ele geçmeyen bir şey vardı. Bizim çünkü sizler vardınız. Her gün dalga dalga 25.30-50 bizim çocuklarımız kız erkek artmakta. Onların verdiği mutluluk bize kafi geliyor.Ve ben unuttum dersem inanın kaç yaşımda olduğumu unuttum. Hesapta etmiyorum. Allah kaç verdiyse o kadardır. Ne bileyim ben onu bu kadar. Ama mutluluğumun sonu yoktur. Bize ne zaman nasılsın hocam diye sorsalar bizim cevabımız daima Allah’a şükür daima yiyim daima iyiyim. B en yedi yaşımdan beri hastalık yüzü görmedim.
Dün, bugün ve halen daha ne çekiyor isek topyekûn milletçe, genelde cehaletten cahillikten özelliklede cahil öğretmenlerden ve yetiştirdikleri erkek kedi misali hem şey edip hem de avaz avaz bağırarak hayatından şikayet eden nankör, cahil, bencil sevk ve idarecilerden çekiyoruz.