Bazen insanların nasipleri ayağına kadar gelir, bireyler nasiplerini ayaklarıyla iterler. Bazılarının nasipleri yoktur, dişiyle tırnağıyla, ilimle, çalışmakla nasibini bulur. Çalışmanın ibadet olduğunu bilenler her daim mutlu, huzurlu insanlardır. Kendisine ve çevresindeki bireylere yararları dokunur.
“ Sultan ikinci Mahmud tebdil-i kıyafet giyinmiş Üsküdar sokaklarında halkının, esnaflarının arasında geziniyormuş. Gezinirken bir kunduracıya rastlar. Kunduracı boş örsü tokmaklıyor bir taraftan da ‘ tıkandı da tıkandı! ‘ diye söylenip duruyormuş. Sultan Mahmud kunduracıya yaklaşır, ‘Neden böyle boş örsü tokmaklayıp söylenirsin? ‘ diye sorar.
Kunduracı; ‘ Bu gece bir rüya gördüm. Çeşmeler vardı. Kimisi harıl, harıl kimisi normal akıyor, kimisi de damlıyordu. O sırada yanımda bir pir-i fani türedi. O’na bu çeşmelerin halini sordum. En çok akanın Sultan İkinci Mahmud’un çeşmesi, normal akanın paşaların-vezirlerin çeşmeleri en az akan çeşmenin de benim olduğunu söyleyip gözden kayboldu. Bende elime aldığım bir çöp parçasıyla benim çeşmenin biraz daha fazla açayım derken elimdeki çöp kırıldı. Damlayan çeşmem tamamen tıkandı akmaz oldu. Sonunda işlerim bozuldu. İşsiz kaldım O’nun için bu boş örsü dövüyor; ‘ tıkandı da tıkandı diyorum.’
Padişah üzülerek sarayına döner. Adamın durumunu araştırır. Gerçekten muhtaç olduğunu öğrenir. Bu garibanı sevindirmek için yardım etmeye karar verir. Bir tepsi baklava yaptırır. Her dilimin altına da bir altın koyar. Gariban ‘ her dilimi yedikçe altınları alsın ihtiyacını gidersin’ der. Elciler, tepsiyle baklavayı kunduracıya verirler. Kunduracı alır sevinerek evine giderken, uyanığın birisi; ‘ bu tepsiyi bana bir altın karşılına sat ’der. Kunduracının ihtiyacı vardır nesine gerek baklavaya, düşünmeden satar. Padişah bu olayı duyunca üzülür. Ertesi günü padişah bir hindi alır, bütünce pişirir içine altın doldurur kunduracıya göndertir. Baklavayı satın alan adam kunduracıyı takiptedir. Hindiyi kunduracıda görünce allem eder, kalem eder içi altın dolu hindiyi bir altına satın alır.
Tıkandı baba yine tıkanır. Bunu da öğrenen padişah üzülür. Kunduracıyı saraya çağırır. Hazineye götürür. Eline bir kürek verir. ‘ Kürekle ne kadar altın alırsan senin olacak’ der. Kunduracı şaşkın, heyecanlı, kalbi yerinden fırlayacak. Akmayan çeşmesi nasılda birden aktığını düşünür. Küreği atına daldırır. Heyecandan küreği ters daldırır. Küreğin sapının kovuğuna bir altın takılı kalır. Sultan Mahmud şu meşhur sözünü söyler. ‘ VERMEYİNCE MA’BUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUD’ “
Bir işte azimle, sabırla uğraşan her daim o işte başarı ve kazanç sağlar.
Atalarımız; “ Kısmetin varsa gelir Hint’ten Yemenden, kısmetin yoksa ne gelir elden. “
“ İlim ceht ile zenginlik baht iledir.”
Ziya Paşa; “ Bi baht olanın bağına bir damlası düşmez.
Yağmur yerine inci, yağmur yağsa semadan.”
26-12-1956 benim doğum günüm. Günün anlamına uygun bir yazı yazmayı düşündüm.