Yazar Emine Karahan düşünerek yaşayan insanlara geçmişten ve geçmiş dönemin insanlarından komşularından iş ve siyaset insanlarından ve idarecilerinden anlayarak günümüzde de geçmişi yaşatmaları gerektiğine vurgu yapan özel ve önemli bir o kadar da ibretlik makalesini paylaşarak insanlığı ayağa düşüren insanlardan ziyade idarecilere eskiyi yeniden yaşatmaları hususunda aklının erdiği dilinin döndüğü kadarıyla verdiği anlaşılır mesajını paylaşarak geçmişi yeniden yaşamamıza katkı sağlayacak insanlara ve idarecilere çağrımız olsun istedik.
Burada d,ile getirilen tüm insani güzellikler geçmişte yaşandığına göre bugün ve bundan sonrada neden yaşanmasın. Ülke ve insanlar olarak yazar kardeşimiz Emine Karahan hanımefendinin son derece anlamlı makalesini hayata geçirmek sanıldığı kadarıyla zor değil. Yete ki insanlıktan nasibini almayı başarmış iyi ve güzel ahlaklı vicdanlı idarecileri ülkemizin ve insanlarımızın sevk ve idaresine getirmeyi başaralım. Ve özlediğimiz geçmişi topyekûn ülke ve insanlar olarak makalede anlatıldığı haliyle huzur ve güven içerisinde yaşayalım inşallah. Çünkü dünya ve hayat yaşan ölüm gerçek. Ölümlü fani dünyada dünyayı ve hayatı birlikte paylaştığımız tüm insanlar ülkelerin tüm nimetlerinden eşit ve adil biçimde faydalansın ki özlenen eski ülkeyi ve eskinin insan sevgisi ve saygısıyla dolup taşan insanlıklarını eskinin sevgiye daya dostluk ve arkadaşlıklarını doyasıya yaşayıp huzur ve güven içerisinde ömrümüzü hep beraber omuz omuza mı huzur içerisinde noktalayarak ardımızdan gelenlerin huzur içerisinde yaşamalarına zemin hazırlayalım. Çünkü fani dünya bizden öncekilere yettiği gibi bize ve herkese de yeterde artar bile.
Su Döker yağan karın üstüne buzlama yapsın ki ertesi sabah rahat kaymak için kendimize kayak pisti yapardık.
Bu pistte mahallenin büyükleri bile kayardı.
Evlerde oluk olmadığı için tavanlardan metrelerce buz sarkar bu buzları alıp kıtır kıtır yerdik.
İlk yağan kar yenmezdi. İkinci yağan karın üstüne üzüm pekmezi döküp kendimize dondurma yapardık.
Kartopu savaşları yapar, ama karın içine taş koymazdık.
Mutlaka kardan adam yapardık.
Geceleri seyyar bozacının yolunu gözlerdik.
Almasak bile sokaktan geçtiğini görmek hoşumuza giderdi.
Herkesin evinde tek bir odada soba yanardı. Orada oturur, ders çalışırdık.
Sobanın üstünde ıhlamur çayı ve bir kazan kuru mısır kaynardı.
Kaynayan mısırları tuzlayıp camın önünde kar seyrederek yerdik.
Yatak odalarımız soğuktu ama yün yorganlarımız ve sobadan alınan kor ateşin yandığı bakır mangallarımız vardı.
Uzun kış gecelerinde komşular bir araya gelir sohbetler yapılırdı.
Biz bahçemize tuzak kurup kuş tutardık.
O günlerden bugünlere sadece kardan adam yapma geleneği ile kartopu oyunları kaldı.
Eski kışlar nerde artık yok insan özlüyor… Eski kışları iyi ve güzel ahlaklı vicdanlı insanlar ve idareciler yaşatmıştı…Dünya aynı ama insanlar ve idareciler çok değişti, çok bencilleşti. Okuyup öğrenerek insanlığın en büyük baş belası cehaleti cahilliği yenelim. Dolayısıyla dünyayı ve hayatı daha yakından tanıyalım. Eskinin de günümüzün de tek sermayesi akıl sahibi insan olduğuna göre, elin oğlunun insanları değil, insan dostu canlıları eğitip insanlardan daha yararlı hale getirip faydalandığına göre, bizlerde özlem duyduğumuz eskinin huzur dolu hayatını ve kışlarını neden yaşamayalım ve birlikte fani dünyayı paylaştığımız insanlarımıza yaşatmayalım. Çok zor değil. Önce bencil idareciler yüzünden yitirdiğimiz insanlığımızı daha çok okuyup öğrenerek geri kazanıp özlediğimiz malum kışları iyi insanlar ve idareciler sayesinde eskisinden çok daha sıcak ve samimi yaşayalım…