Özel gün ve konularda genel olarak kapsama giren meslekler ve o mesleği icraeden kişilerin gündeme gelmesi doğaldır... Bu nedenle elbette Gazeteciler Gününde de Gazetecilik ve Gazeteciler konuşulur... Mesele şu ki, bu sektör gelişen dünyayla birlikte sürekli değişime uğruyor...
Eskiden sadece basılı yayın vardı ve bu yayınlara emek verenlere Gazeteci denirdi.. Sonra radyo, televizyon ve internet türedi ve bu alanlarda da habercilik yapılmaya başlandı..
Toplumun ki (buna bu meslek içerisinde koşturanlar da dâhil) kavram kargaşasına düşmesinin sebebi aslında bu gelişmelerdir.
İşin temeline inilirse Gazetede çalışana "Gazeteci", Radyoda çalışana "Radyocu", Televizyonda çalışana "Televizyoncu", İnternette çalışana da "İnternetçi" sıfatı kullanmak gerekiyor ama bu meslek dallarında ayrı ayrı alet, araç ve sistem kullandıkları halde habercilik yapanların ortak bir alanı var ki bu da "Haberciliktir" ve bu kişilere de "Haberci" denilir... Bu sektöre topyekûn "Medya Sektörü" denilmesi de uygundur...
Habercilik veya Medya Sektöründe biri birini tanımasalar da, kullandıkları alet, araç ve sistemi bilmeseler de aynı sektörde "haber üretme ve sunma" işinde çalışanlar "Haberci" veya "Medya Mensubu"dur... Bu gerçeği kimse değiştiremez...
Bu sektörle alakalı kabul edilmesi gereken önemli bir husus da var ki, o da genel olarak bu iş gönüllülük esasına dayanan toplumsal bir hizmet işidir... Birçok meslekte olduğu gibi bu işi amatörce (bedavaya) yapan da var, profesyonel (yani para kazanmak için) yapan da...
Kimse kimseye "niye bedava yapıyorsun" veya "niye para için yapıyorsun" diye de yargılayamaz...
Gönül işi dedik ya, bunun önemli olan kısmı yapılış yöntemi değil, işini amacına uygun yapılmasıdır... Bu işin amacı da "Haber" üretmek, "Toplumu dünyadaki gelişmelerden haberdar etmek"tir...
Bir insan haber üretiyorsa ve toplumu olaylardan haberdar ediyorsa istesek de istemesek de, sevsek de sevmesek de ona "Haberci" veya "Medya Mensubu" demek zorundayız.
Örneğin; Aynur Göksu, Burak Akkuş, Hidayet Özdemir, İskender Korkut, İsmail Hakkı Koçak, Kemal Öner, Mehmet Fatih Bayın, Mehmet Ünsal, Muhammed Akan, Ruhi Akan, Yaşar Hamurcu, Yunus Emre Doğan ve Zübeyir Pektaş'tan oluşan 13 kişiyi ele alalım.
Bu isimlerin çoğunu bırakın ülke geneli, hayatları boyunca adımladıkları Adıyaman bile 6 Şubat'a kadar bilen sayısı azdı..
Bu 13 kişi, 6 Şubat depremlerinde şehit olan Haberci, yani Adıyaman'ın Medya Mensuplarıydı...
Depremin üzerinden 11 ay geçmiş, Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle 13'ünün fotoğraflarının olduğu paylaşımlarla anılıyorlar...
Öyle ki şu anda bile (Adıyaman Medyası içerisinden) kimileri biri birine "bu fotoğraftaki falan kişi kimdi" diye soruyor...
Onlar kimdi diyenler, demek istediğimi anlamışsa artık sormazlar; Onlar "Adıyaman'ın Deprem Şehidi" Medya Mensuplarıydı...
Kimini tanımayabiliriz, hangi yayın kuruluşunda çalışıyoruz bilemeyiz ama bu gerçeği de değiştiremeyiz. Biri radyocuydu, biri televizyoncu, biri içerik üretiyordu, biri programcı, biri dizgici...
Bu işin bir kalıbı olamaz, bu işi kimse dizayn edemez, kimin bu işi yapabileceğini belirleyemez... bu işin ruhuna ters.
Kimse kimsenin gazeteciliğini yargılamasın... Hele Haberciler asla biri birini tartışmasın, Haberciler böyle saçmalamaya devam ettikçe kendilerine olan güven ve saygıyı kaybederler.
Bugün bu vesileyle tarih boyunca bu sektöre hizmet edenleri rahmetle anarken yaşayanların da kıymetini bilin lütfen...