Benim can dostlarım: Bugün sizlere rızık konusundan bahsedeceğim.
Hepimiz şu kelimeyi söyleriz: 'Er-rızku a'l Allah.' (Rızık Allah'tandır.)
Allahü teâlâ, her insanın ve her hayvanın rızkını ezelde takdir etmiş, ayırmıştır. İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli olduğu gibi, her insanın rızkı da bellidir. Rızık hiç değişmez. Azalmaz ve çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Kimse kendi rızkını yiyip bitirmeden ölmez.
Bu rızık konusu hakkında Allah şöyle buyurur: Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.(Ankebut ayet 60)
Bazen insanların nasipleri ayağına kadar gelir, bireyler nasiplerini ayaklarıyla iterler. Bazılarının nasipleri yoktur, dişiyle tırnağıyla, ilimle, çalışmakla nasibini bulur.
Bu konuda asla haram yola tevessül etmemelidirler.
Eğer, rızkını Allahü teâlânın yasak ettiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka kavuşur. Fakat, bu rızık ona hayırsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak için kazandığı günahlar da, onu felaketlere sürükler.
Helal yoldan çalışmanın ibadet olduğunu bilenler her daim mutlu, huzurlu insanlardır. Kendisine ve çevresindeki yaşantıları ile örnek olurken,diğer bireylere yararları dokunur.
Rızık konusunda Cenabı Kur’an-ı Kerimde;”Doğrusu Rabbin dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de az verir. Şüphesiz O, kullarının durumunu en iyi bilen ve onları hakkiyle görendir.(İsra 30)
Bir başka ayette ise şu vereceğim misali açıklayacak şekilde ifade etmektedir; Birçok canlı, rızkını kendi elde edemez. Sizin de, onların da rızkını Allah verir.) [Ankebut 60]
“ Sultan ikinci Mahmud tebdil-i kıyafet giyinmiş Üsküdar sokaklarında halkının, esnaflarının arasında geziniyormuş. Gezinirken bir kunduracıya rastlar. Kunduracı boş örsü tokmaklıyor bir taraftan da ‘ tıkandı da tıkandı! ‘ diye söylenip duruyormuş. Sultan Mahmud kunduracıya yaklaşır, ‘Neden böyle boş örsü tokmaklayıp söylenirsin? ‘ diye sorar.
Kunduracı; ‘ Bu gece bir rüya gördüm. Çeşmeler vardı. Kimisi harıl, harıl kimisi normal akıyor, kimisi de damlıyordu. O sırada yanımda bir pir-i fani türedi. O’na bu çeşmelerin halini sordum. En çok akanın Sultan İkinci Mahmud’un çeşmesi, normal akanın paşaların-vezirlerin çeşmeleri en az akan çeşmenin de benim olduğunu söyleyip gözden kayboldu. Bende elime aldığım bir çöp parçasıyla benim çeşmenin biraz daha fazla açayım derken elimdeki çöp kırıldı. Damlayan çeşmem tamamen tıkandı akmaz oldu. Sonunda işlerim bozuldu. İşsiz kaldım O’nun için bu boş örsü dövüyor; ‘ tıkandı da tıkandı diyorum.’
Padişah üzülerek sarayına döner. Adamın durumunu araştırır. Gerçekten muhtaç olduğunu öğrenir. Bu garibanı sevindirmek için yardım etmeye karar verir. Bir tepsi baklava yaptırır. Her dilimin altına da bir altın koyar. Gariban ‘ her dilimi yedikçe altınları alsın ihtiyacını gidersin’ der. Elciler, tepsiyle baklavayı kunduracıya verirler. Kunduracı alır sevinerek evine giderken, uyanığın birisi; ‘ bu tepsiyi bana bir altın karşılına sat ’der. Kunduracının ihtiyacı vardır nesine gerek baklavaya, düşünmeden satar. Padişah bu olayı duyunca üzülür. Ertesi günü padişah bir hindi alır, bütünce pişirir içine altın doldurur kunduracıya göndertir. Baklavayı satın alan adam kunduracıyı takiptedir. Hindiyi kunduracıda görünce allem eder, kalem eder içi altın dolu hindiyi bir altına satın alır.
Tıkandı baba yine tıkanır. Bunu da öğrenen padişah üzülür. Kunduracıyı saraya çağırır. Hazineye götürür. Eline bir kürek verir. ‘ Kürekle ne kadar altın alırsan senin olacak’ der. Kunduracı şaşkın, heyecanlı, kalbi yerinden fırlayacak. Akmayan çeşmesi nasılda birden aktığını düşünür. Küreği atına daldırır. Heyecandan küreği ters daldırır. Küreğin sapının kovuğuna bir altın takılı kalır. Sultan Mahmud şu meşhur sözünü söyler. ‘ VERMEYİNCE MA’BUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUD’ “
Her talep ve isteğin kapısı Cenabı haktır,dua ve isteklerimizi bir kul olarak ondan helalini istemeliyin.Bir zaman gelir ki insanlar yalnız malın paranın gelmesini düşünür helalilini ve hali düşünmezler, bütün kaygılarınmideleri olur.Şerefi mal,kıblesi kadın,dini para olur.Böyle kimseler halkın en betbak aşağılık kişilerdir.
Allah resulü kazma elimde toprakla meşgul olan ashaptan muazı elleri nasırlaşmış bir şekilde görür,
Fahr-i kâinat efendimiz,Muaz’ı öpüp ona hitaben buyurdu ki;”Allah bu kulunu vallahi cehennemde yakmaz. Allah korkusunu sermayeye edineler,rızkınna ticaretsiz ve sermayesiz kavuşurlar.rızık Allah’tandır.Bu vesileyle halk arasında CEMRE diye bilinen olay havaya,suya, ve toprağa düştüğünde,bütün doğa uyanır ve harekete geçerek,ve yeryüzü yeşerir
Bu yeşermenin neticesinde her canlı Allah tarafından rızıklanır,
Allah’ım rızkımızı bol bereketli ve helalinden kazanmayı nasip eyle
Bizleri açlık kıtlık felaketlerle imtihan eyleme.Kendinden başka kimseye muhtaç eyleme.