5 Hazîran akşamı başlayan yaz seferimizin ilk durağı Eldivan'da oğlumuzun yanında 6 gün kadar kaldıktan sonra Çankırı üzerinden taksiyle Ankara'ya, oradan da hızlı trenle Konya'ya kızlarımıza geldik. Burada da bir hafta eğleşmenin akabinde, şimdi de yine hızlı trenle İstanbul'a gidiyoruz.
ESKİŞEHİR, BİLECİK,
İSTANBUL
Kız kardeşimin yanında olan annemizi ziyâret edeceğiz. İşte 2 saate kalmadan Eskişehir'deyiz. Bozüyük ve 2.5 saatte Bilecik. 3. saatte Arifiye. 2 saate kalmadan da İstanbul Söğütlüçeşme. Sonra metrobüsle Kâğıthâne-Sarıyer arası Seyrantepe'ye.
VE, VER ELİNİ LÜLEBURGAZ
Oradan da görevde ilk göz ağrımız Lüleburgaz'a geçip tâziye ve kabir ziyâretleri yapacağız; kimi dostlara uğramaya, yarım asra yaklaşan hasretleri kısmen de olsa gidermeğe çalışacağız inşâllâh.
BURALAR SICAK;
YA ORALAR?
Gelgelelim, başa dönecek olursak, mâlum günler uzun ve de buraları çok sıcak. Tıpkı, karasal iklim olarak Konya'nın kışın da çok soğuk ve sert olduğu gibi.
SÂDECE
BURASI DEĞİL;
HER TARAF
Arefe günüydü, kızıma sordum; sıcaklık derecesinin 37 civârında seyrettiğini söyledi. Telefonda konuştuğumuz kadarıyla İstanbul'da da Ordu'da da durum aynı olup bunaltıcı bir hava vardı o günlerde. Nitekim o sıralar meteorolojiden sıcak hava uyarıları falan da yer almıştı medyada zâten.
BURA SICAK, FİLİSTİN ÇÖL, GAZZE YANGIN!
Benim asıl söylemek, daha doğrusu dikkât çekmek istediğim şey Gazze'nin durumu. Bir defâ orası çöl ve burdan çok çok daha sıcak.
HAVADAN SUYA,
TOPRAKTAN ATEŞE
Havalar böyleyken bir de su durumu var değil mi? O da yok, var olan da problem, içilebilir değil Gazze'de mâlum. Dahası elektrik yok, barınak yok, sığınak yok. Buna mukâbil düşman çok, dünyânın her tarafından ne kadar kanı bozuk, dini bozuk, gözü dönmüş, mâcerâperest, insan avcısı tipler varsa son sistem mekanize donanımla berâber sırtlan sürüsü gibi cepheye sürülmüş; dolayısıyla düşmanın askeri çok olduğu kadar silâhı çok, ateş çok, yangın, bomba, gaddarlıklar çok, hainlik ve zâlimlikleri müseccel.
ÎMÂNEN ŞÖVENİST,
DÎNEN SİYONİST,
AHLÂKENZEL
Bunların dinleriyse; yahûdîden kalanını -sâdece insan değil canlı adına ne varsa- yok etme, öldürmeden öte parçalamaya, diri diri kanını emmeğe, akla-hayâle gelmedik işkencelerle öldürmeye âmir tahrif edilmiş ve siyonistlerin sadist emellerine hizmet eder bir karaktere dönüştürülen inanç örgüsü üzerine müesses.
ORUÇ VÂKIA, DERS BÂRİZ, GAZZE MÜKEMMEL
Sözün özü, bu aylarda akşama yakın iyice elden-ayaktan kesiliyorsunuz. Âdetâ, zor eğilip doğruluyor duruma geliyoruz. Bunları elbette şikâyet için yazmıyoruz. Sâdece, bir vâkıayı ortaya koymaya çalışıyoruz. Sonuçta sefer üzereyiz. Yol yorgunluğu da olunca, çağın rahata alışmış insanları olarak daha da bir dökülme durumu oluyor herhâlde.
BUNLAR NASIL İNSANLAR ALLÂH AŞKINA?
Şimdi sözü nereye getireceğiz? Bu Gazzeliler nasıl insanlar? O şartlarda nasıl ayakta duruyorlar? Hem de onca bomba yağmuru ve her an baskına, birbirine vedâya bile fırsat bulamadan yerle bir olma riskine rağmen.
BU YAN ATEŞ, O YAN BAHÇE
Kaldı ki, savaşın öte yüzünde hayât, gâyet normâl, olağanüstü bir hâl yokmuşçasına devam ediyor. Sonuçta, o yıkıntılar arasında namazlar kılındı, güle oynaya bayramlar yapıldı sosyâl medyaya yansıdığı kadarıyla.
MESELE MASA ÜSTÜ
KEYFİYET'TEN ÇOK ÖTE!
Yâni, demek istediğimiz; mesele hiç te bizim böyle telefonda sık sık ve de tık tık şekliyle paylaştığımız gibi basit ve kolay değil. Artistik, film sahnesi falan hiç değil. Çok ciddî bir durum var ortada.
Bakınız; bir oruç bile oraya bakışımızı nasıl rutin dışına çıkardı. Kolay değil yâni. Kardeşlerimiz çok büyük bir mücâdele veriyorlar. Dünyâ da anladı ki, onların mücadelesi sâdece Filistin'in değil tüm insanlığın hürriyet ve de haysiyet mücâdelesi.
DÜŞMEYECEK, ÇÜNKÜ;
DÜŞMEMEK ZORUNDA!
Gazze düşerse, bütün dünyâdaki özgürlük hayâlleri de suya; hem de okyanusa, en derin yerine düşer.
Rabbimiz; mazlumların kurtuluşu, insanlığın hidâyeti adına kardeşlerimizi muvaffak kılsın. Onlar seferlerinde muvaffaklar. Çeliğii-çocuğuyla, îmânî, felsefe, fiilî boyutuyla üzenlerin düşeni fazlasıyla yapıyorlar. Zafer Allâh'ın takdîrinde. O da çok yakın inşâllâh...
*GAZZE'YE DEVÂM,
MUSTAZ'AFLARA SELÂM *
Herkese düşen, her nerede ve hangi konumda bulunursa bulunsun orada bir cephe şuuruyla hareket edip, boykotsa boykot, atkıysa atkı, en azından her fırsatta duâ sûretiyle bulunduğu konumda üzerine düşeni yapabildiğince yapmak.
Bu şuurla hareket ettiğimiz takdirde dünyâdaki bayramlarımız daha bir şenlikli hâle dönüşeceği gibi, âhiret hayâtımız da bu bayramların sonsuz yüzü olacaktır.
ŞUURDAN
HAREKETE,
FENÂ'DAN
UKBÂ'YA
Rabbimiz cümlemize bu şuurla hareket etmeyi, böylelikle her iki dünyânın bayramlarını idrâk lütfuna ermeyi, mazlumların kurtuluşu ve vicdanlı dünyâ insanlığının hidâyetini görmeyi, tüm sevdiklerimizle berâber bizlere cennetle-cemâlle müşerrefiyetlik bahtiyârlığı dâiresine girmeyi nasîp eylemesi niyâzıyla Rabbimize yalvarıyor,
GAZZE'DEN GEZİYE,
GÖZLEMDEN YAZIYA
geçmiş bayramımızın tekrâr mübârek olması, bundan sonrası için nicelerine din-îman selâmetleri ve sıhhat-âfiyetlerle ulaşma, inşâllâh gezimiz ve de yazılarımızın da kaldığı yerden bereketlenerek devâmı temennîsiyle, İstanbul Trakya yakasından cümleye sevgiler-saygılar wes'selâm...