Nedendir bilmiyorum Hazîran ayını ayrı bir seviyorum. Doğduğum ay olması bir sebeptir elbette ama, Kiraz ayı olarak mârûfiyeti de buna ayrı bir tad katıyor olabilir.
KİRAZ'DAN EZANA, HAZÎRAN AYI
Diğer yandan, ilk ezanın bu ayda okunmuş olması, ezelinden bugüne dünyâda eşi olmadık şekilde ülkemizde orijinâl hâli yasaklandıktan sonra yine bu ayda asıl hüviyetiyle okunmaya başlanması da sebepleri çoğaltmıştır mutlakâ.
SAKLI BAHÇE, ENVÂ-İ ÇEŞİT MEYVE
Ama yine de bence bunun kökleri daha çok saklı bahçemizde gizli. Çocukluğumuzdaki bu ay, bol dutlar ve kaynatılan pekmezler, çeşit çeşit erikler, karası, beyazı, çal'ıyla kirazlar ayıydı. Bolluk-bereketin fışkırdığı aydı.
HEM MADDEN, HEM MÂNEN BEREKET
İşte bu yıl da bu ay benim için, mânevî bereketlerinin de inzimâmıyle berâber tüm yukarda saydıklarımızı kat kat fazlasıyla yaşadığımız bir Hazîran oldu. Rabbimize ne kadar şükretsek az.
BOL KİRAZLI BİR KİRAZ AYI
İlk hafta Çankırı/Eldivan'daydık. Burası kiraz festivâllerinin yapıldığı, dut ve ıhlamur ağaçlarının mebzûl olduğu bir yer. Bir haftaya yakın kaldığımız Eldivan çocukluğumuzdan bu yana en çok kirazlı Kiraz Ayı'mız oldu elhamdülillâh.
AHMED YESEVÎ, MURÂD-I VELÎ, SULTAN SÜLEYMAN
Buraları görmenin, öncelikle burada müstakil göreve başlayan oğlumuzu makâmında görüp tebrik etmenin, yeni yeni dostlarla tanışmanın, öncelerden tanışık olduğumuz eski dostlarla buluşmanın, Hoca Ahmed YESEVÎ'nin 4 talebesinden biri olan Hacı MURÂD-I VELÎ'yi ziyâretin, Çankırı'da Kanûnî Câmii'nde namaz kılmanın, sanki onlarla omuz omuzaymışçasına hislere kapılmanın mânevî hazları da cabası. Çok şükür.
18'DEN 68'E; ÇANKIRI'DA(N) YENİ YAŞ'A
Yeni yaşımıza da burada girdik. Kiraz ayında, Kiraz memleketinde ve de Kiraz tadında. Rabbimiz gerek fert, gerek âile, gerek millet, gerekse de ümmet olarak ağzımızın tadını bozmasın. Daha güzellerini yaşamaya cümleyi, hayırlısından muvaffak kılsın. Âmîn...
KISA NOTLAR, UZUN HİKÂYELER
İşte bu güne, ajandaya düştüğüm, başlık sadedinde kısa not:
"Çocukluğumun ve en güzel yıllarımın renk, tad ve iklîmiyle geçen müstesnâ bir gün; Elhamdülillâh"
Biraz ayrıntıda da şunlar var:
- Önce sabah Sâlim oğlumla genel bir çevre turu.
- Hep birlikte türbe ve ÂSÂ SUYU ziyâreti.
- Çankırı Kânûnî ULU CÂMİ, Ali Bey Câmii, İmâret Câmi ve Medresesi, Çivitçioğlu Medresesi, Çankırı evleri ziyâretleri.
2. SAKLI BAHÇEMİZ; LÜLEBURGAZ
Ve en sona düşülen notlar da çok hoş: Hâzımiye Gazoz Koleksiyoncusu'nda gördüğümüz ORDU ve UFUK gazozlarıyla orta-lise ilk gençlik yıllarımız yâda geldiyse, yol boyu yer yer müşâhede ettiğimiz gelincik çiçekleriyle de sanki, 2. saklı bahçemiz Lüleburgaz da buralardaydı. Bütün mutluluklarımız bugün burada bir aradaydı.
ELBİSTAN'DAN ELDİVAN'A MI?
Hattâ akşam da şöyle bir muhabbet oldu. Bize köyümüzde FETTAHLAR diyorlar. Büyüklerimiz, baba tarafımızın MARAŞ taraflarından geldiğini, orada da bu isimde bir sülâle olduğunu, bizim bir kuşak öncesi dedelerimizde de FETTÂH adı bulunduğunu söylüyorlardı. Biz de, başlıktaki soruyu telâffuz ettik sohbet arasında.
BİR YAN GÜMÜŞHÂNE, BİR YAN MARAŞ
Dahası, Sâlim'in ilk tâyini GÜMÜŞHÂNE. Orası da babamın anne tarafının memleketi. Babam, anneden dedesinin yanında kaldığı için bize Gümüşhâneliler de diyorlar. İşte tâyinlerin de bizim kâfiye arayışımız gibi böyle tevâfukları var. Mühim olan Rabbimiz hep hayırlısına tevâfuk ettirsin, kötülerin tasallutundan başta çocuklarımız olmak üzere cümleyi muhâfaza buyursun.
ALTÛNÎZÂDE, BAĞLARBAŞI, ÜSKÜDÂR
Yazacak çok şey var. Eldivan'dan Konya'ya, buradan İstanbul'a kız kardeşimize geçtik, annemizin elini öptük. Oradan da; ver elini Lüleburgaz dedik. İstanbul'da ilk köprüye girmeden Altûnîzâde, Bağlarbaşı'na doğru 75-79 yılları arası 4 yılımızın geçtiği taraflara uzaktan da olsa baktık, iç geçirdik; hey gidi günler dedik.
MEKÂNLARDAN MEYVELERE
Lüleburgaz'da da aynı şekilde. Hâtıralar, dostlar, mekânlar, mevkîler... Bir önceki yazımızda kısmen yazdık. Daha da yazacağız Lüleburgaz'ı. Hem de çok şey var. Şimdi özet geçiyoruz. Çünkü, başlığımız meyve yüklü. Mevsim geçiyor; onları toparlamamız lâzım.
HAFTA SONU, HEP BİR ARADA
Lüleburgaz'dan İstanbul'a, annemize, oradan tekrar Konya'ya geldik. Âilece buradayız. Yarın oğlumuz da gelirse hafta sonu tâtilinde tam tekmil birarada bulunmuş olacağız inşâllâh.
BİLDİKLERİNİZDEN DEĞİL BUNLAR
Şimdi, bugünü yazayım. Sabah namazından dönerken, zaman zaman yaptığım gibi bugün de bahçe kapısının girişindeki kaysıdan bir avuç kopardım yerden doğru; bir güzel yedim. Öyle farklı, güzel, sulu ve tatlı ki; anlatamam. Bildiğimiz, memlekette manav ya da tezgâhtan aldığımız, sarı da olsa, o kaysılardan değil bu. O aldıklarımız sarı da olsalar, çoğunlukla tatsız oluyordu. Bu daha sararmadan içini açarken ballı su damlatıyor. Artık cinsi mi böyle, ilaçsız da ondan mı bilmiyorum; gerçekten çok hoş.
*MEVSİM GEÇİYOR, FIRSAT KAÇIYOR *
Öğle namazından sonra da komşularla berâber kaysı ağaçlarını topladık. Çünkü mevsimi geçiyor. Dirilerini çekirdeğini alıp kurutuyorlar, yumşaklarından komposto, eziklerden marmelât yapıyorlar.
VİŞNENİN DE HATIRI KALMASIN DEDİK
Kaysının yanında vişne ağacı da var. Küçük bir meyve ve birebir tutup koparma istediği için onun toplaması oldukça zor. Hem nispeten daha uzun bir ağaç. Altına merdiven götürerek dallarından tutup çekmek sûretiyle yine de bir reçellik ve kompostoluk kadar, bir küçük sepet miktârı, nümûnelik te olsa topladık.
KİRAZ ÇOCUKLUĞU, VİŞNE GENÇLİĞİ
Burada ister istemez Lüleburgaz aklımıza geldi. Daha doğrusu, geçtiğimiz şubat vefat eden ev sâhibimiz Melahat Teyze. Allâh CC rahmet eylesin. Kaldığımız müstakil evlerinin önünde, pencereden el uzayacak yakınlıkta bir vişne ağaçları vardı. Bize, meyvesinden olduğu kadar, yaptıkları reçellerden de verirlerdi. Rabbimiz de onlara ikrâm etsin. Âmîn...
KURUSU-YAŞIYLA KAYSI YILIMIZ
Kiraz ve vişneyi, dutu ötedenberi nispeten bildiğimiz için bu anlamda onları geçiyor ve diyorum ki; bu yıl benim kurusuyla-yaşıyla Kaysı yılım oldu. Hem birebir tanışma, ağacına çıkma, toplama, hem de kana kana yeme adına.
MALATYA'DAN KONYA'YA
Kurusuyla derken, oğlumuzun buradan önceki yeri Malatya/Doğanşehir'di. Kışın gittiğimizde bol kuru kaysı yedik Elhamdülillâh. Dalında yemek te burda nasipmiş. Rabbimizin nîmet ve lütuflarına sonsuz şükürler olsun. İnşâllâh, hayırlısıyla tekrarlarını göstersin.
NÎMETLERİN HADSİZ, BIRAKMA NASÎPSİZ
Bugünlük te bu kadar sevgili dostlar. Son olarak, Yüce Mevlâ'mızın iyilikleri-güzellikleri, sayısız-hesapsız maddî-mânevî nîmetlerini cümleye nasîp eylemesi niyâzıyla berâber, imtihan cilvesi gereği olarak yiyenleri de yiyemeyenleri de kazananlardan olma muvaffakiyetiyle taltîf edip, âhirette, rakamlarla ifâdesi mümkün olamayacak, hayâller ötesi sonsuz nîmetlerine kavuşturması ümîdiyle duâ ediyor; gönülden Âmînlerle berâber, tekrar görüşmek dileğiyle cümleye sevgiler-saygılar sunuyoruz wes'selâm...