Sürekli okuyucularım bilir, deprem sonrası Ordu'ya göçmüş bir Adıyamanlıyım.. Ordu ve Karadeniz'in en çok ürettiği ürünlerden birisi olan fındık tarımı hakkında yeterli bilgiye sahip değilim. Ancak mesleğim gereği Ordu'daki habercilik çalışmalarımda en çok fındık konulu haberlerle meşgulüm. Tabi birçok sektörde olduğu gibi fındık üreticilerinin memnuniyetsizliğine şahit oluyorum.
Genel olarak fındık üretiminde dünyanın yüzde 70'ini biz üretiyormuşuz ama CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in açıklamasına göre "dünyadaki 130 milyar dolarlık" fındık piyasasından elde ettiğimiz gelir sadece (ortalama) "2 milyar dolar" yani piyasadaki gelirden elimize geçen sadece yüzde 2'ymiş. "Bu rakamda bir yanlışlık mı var" diye merak etmemek elde değil. Öyle ya 130 milyar doların yüzde 70'ini biz üretiyorsak bu paranın yüzde 70'ini de biz kazanmalıyız.. Matematik de, muhasebe bilimi de, mantık da bunu söylüyor.. Bu hesaba göre bizim gelirimiz 91 milyar dolar olmalıydı..
Bu konuyu siysetçilerin oy rekabetine kurban etmeden incelemek gerekir... Bu açıdan bakınca elbette fındık piyasası deyince sadece kabuklu fındık ihracat rakamı ele alınamaz. Bizim bu hesabımızdaki yanılgı şu ki Sayın Özel'in söylediği rakam, yani 2 milyar dolar sadece "kabuklu fındık ihracat geliri", oysa söz konusu 130 milyar dolarlık piyasa hesabında "işlenmiş ve çeşitli sekörler tarafından piyasaya sunulmuş" çerez, çikolata, şekerleme, yağ, ilaç gibi tüm ürünlerin gelirlerini kapsıyor.
Peki, tüm sektörlere göre yıllık fındık ve fındık katkılı üretimde 130 milyar doların kaçı ülkemiz ekonomisine katılıyor? İşte bu sorunun cevabı maalesef bir muamma. Çünkü hiçbir ürünümüzün nihayi bilançosunu bilemiyoruz. Elbette bu bilanço sadece bir bakanlığı kapsamıyor; Tarım ve Orman, Ticaret, Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji Bakanlıkları hatta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından özel birim kurulması gerekiyor. Kurulacak bu özel birim her sektör için alt komisyonlar aracılığıyla tüm ürünlerimizin bilançosunu çıkarmalıdır. Bu birimler araştırırken kaybettiğimiz tüm gelirlerimizin tespitini de yapmış olacak, kayıp sebeplerini de, diğer sorunları da.. Elbette tüm bakanlıkların kendi açısından oluşturduğu alt birimlerimiz var ama bunların ortak rapor çalışması neredeyse hiç yok.
Fındık konusundaki ulaştığım en kapsamlı rakam Tarım ve Orman Dergisindeki verilerden ibaret.
2021 tarihli Derginin ilgili bölümü şöyle:
"Ülkemizde 39 ilde 734 bin hektar alanda yaklaşık 612 bin çiftçi tarafından yapılan fındık üretimi ile dünyada ilk sırada yer almaktayız. Ancak dekardan alınan ürün miktarı olarak birçok ülkenin gerisinde bulunmaktayız. Bu nedenle, Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından, fındık üretiminin sürdürülebilirliği, verim ve kalitenin artırılması için Fındık Bahçelerinin Rehabilitasyonu Projesi uygulanmaya başlandı. Proje ile hedeflerin neler olduğu, üreticilere tavsiyeleri ve yapılması gerekenlerle ilgili bilgileri Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Tarla ve Bahçe Bitkileri Dairesi Başkanlığından Ziraat Mühendisi Koray Doğanlar’dan edindik.
Ülkemizde 39 ilde, 734 bin ha alanda yaklaşık 612 bin çiftçi tarafından fındık üretimi yapılmakta olup, üretim miktarı yıllara göre 400 bin ton ile 800 bin ton arasında değişmektedir. Fındık üretim alanının toplam kullanılabilir tarım alanı içindeki payı yüzde 3,1, meyve alanı içindeki payı ise yüzde 21'dir (TÜİK 2019).
Fındık üretimine izin verilen il ve ilçeler 2001/3267 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenmiştir. Karar gereği; 16 ilin 126 ilçesinde yüzde 6 eğimin üzerindeki 3'üncü sınıf tarım arazileri ile eğimine bakılmaksızın 4’üncü sınıf üzerindeki tarım arazilerinde fındık üretimine izin verilmektedir. Karar doğrultusunda fındık üretiminin 1 ve 2’nci sınıf taban arazilerde yetiştiriciliği yapılan diğer ürünlerin üretimini olumsuz etkilememesi amaçlandı.
Fındık üretimine izin verilen ruhsatlı alanlar Fındık Kayıt Sistemi'ne kaydedilmekte olup, toplam ruhsatlı fındık alanı yaklaşık 504 bin hektardır. ÇKS’de kayıtlı ortalama işletme büyüklüğü ise 12 dekardır."
Bu arada son sözü Sayın Özgür Özel'in eleştiri, yorum ve sorularla dolu ifadelerine bırakıyorum;
AK Parti’nin 2002’de iktidara geldiğinde ülkede 2,8 milyon çiftçi olduğunu ancak bu sayının bugün 2,3 milyona gerilediğini hatırlatan Özgür Özel; “20 yılda nüfus 20 milyon arttı ama 500 bin çiftçi kayıp. Nerede bunlar? Bunlar; ekmeği, dikmeyi, çalışmayı bıraktılar. Büyükşehirlere asgari ücretle çalışmaya, madenlerde yerin altında çalışmaya, tersanelerde çalışmaya, günübirlik işlerde çalışmaya büyükşehirlere gittiler” dedi.
Vatandaşların çiftçilikten umutlarını kestiğini de dile getiren Özel, şöyle devam etti:
“Onlar gittiği için o günden bugüne Hollanda kadar toprak, Hollanda’nın yüzölçümü kadar toprak, 26 milyon dekar toprak, ekilmiyor, dikilmiyor. Bugün ortalama bir çiftçinin yaşı 58. Yani bütün çiftçilerin yaş ortalaması 58. Bunun 30’lu yaşlarda olması gerekir. Yapılan bütün araştırmalar, her dört genç çiftçiden üçünün tarım dışı bir alanda gelecek beklentisi olduğunu ortaya koyuyor. Hani Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan çıkıp, ‘Beka sorunu var, beka sorunu var’ diyorlar ya. Al sana beka sorunu.”
Mehmet Emin Danış