İnsanoğlu fıtrat gereği, doğru ve yanlış yapabilecek karaktere sahiptir.
Önemli olan, bu yapılan hata ve yanlışlardan dönmek ve işledikleri eylemlerden bir mahcubiyet yaşayabilmesidir.
Çünkü insani değerler bunu gerektirir. Şahsiyetini kaybetmemiş her birey, utanma duygusunu iliklerine kadar yaşar, yüzü kızarır ve başı önünde gezer, toplum ve insan medeniyetinin red ettiği olayları yaşadığında; Sosyal yaşamda kabul olunmayan davranışları hepimiz yaşayabiliriz çünkü düşmez kalkmaz bir Allah ama o davranışı yaptıktan sonra bir geri çekilme olmalıdır.
Erdemli insanların hayatında, yapılan hata ve yanlışlıklara karşın özür dilemeyi bilmelidir.
Özür dilemekle kalmayıp o hataları ve davranışı bir daha yapmamalı ki gerçekten o mahcubiyet içinde olduğu gözde görülmelidir.
Toplumun rolü bu konuda çok fazladır, yanlış yapılan davranışlara tepkisini göstermeli ve bu yanlışları, suçları ayıplayabilmeli ki genelleşmesin ve doğal karşılanmasın.
Ne yazık ki artık, ayıpların hataların, ahlaksızlıkların, yolsuzlukların,havada uçuştu bir dönemde yaşıyoruz.
Bu tür olaylar toplumu yıkan en büyük nedenlerin başında gelir.
En vahim olanı ise bunlara kayıtsız kalması gelir.
Günüz insanının düşünce ve yapısı aynen şöyledir: Aman bana ne veya bana dokunmayan yılan, bin yaşasın gibi davranış ve düşünce içine girmek doğru bir şey değildir. İster bir bir birey olaraktan, isterse toplum olaraktan top yekün buna herkes tepkisini koymalıdır.
Bu isterseniz;Köyü,kasabayı,İli ve
Ülkeyi yönetenler olsun,bireyler olaraktan ayıplı davranışlara tepkimizi ortaya koymalıyız, ve bu rezilliğin daha ileri gitmemesi ve daha büyümesini engellemeye çalışmalıyız.
Bu ticarette, sokakta, kurum ve kuruluşlarda, amir ve memurlar da, aynı zamanda hepsinin başı siyasetçiler de baş gösterir oldu.
Devlet kutsaldır ama insan da kutsaldır çünkü devlet; ben, sen, biz, siziz ve böylelikle hepimiz devleti oluşturuyoruz. Örnek vermek gerekirse,merhum Turgut Özal'ın benim "Memurum işini bilir." sözü aslında rezilliğin ve suçun genelleştiğinin en büyük göstergesiydi. Her şeye göz yumulan bir ülkede, her tür rezilliğin yaşanması olağandır. Toplum bozuksa, yönetenler de bozuktur çünkü o yönetenler de toplum içinden çıkmıştır
Konuyla alakalı bir atasözüdür! “Balık baştan kokar’ diye..
Nihayetinde. bizleri idare eden ve yönetenlerin yapmış oldukları yanlışlıklara ve haksızlıklara karşı ses çıkarmazsak, yapılan bu rezilliğe karşı taraf olursak hem Allahın karşısında hem de kulun karşısında bu fiili işleyenlere karşı ses çıkarmadığımızdan dolayı onların işlemiş oldukları haksızlıkları karşısında aynı onlar gibi günaha ortak olmuş oluruz.
Sokak ve cadde ahlak kalmadığı gibi, ticaretle uğraşanlarda da aynen sokak cadde gibi ne adalet ne de ahlak kaldı.
Günümüzün türkiyesine baktığımızda, torpilsiz hiçbir kuruma alım olmuyor mesela. Özellikle büyük kurumlara hep kendi adamlarını atamalar, ihaleleri kendi yakınlarına vermeler rezillik değil de nedir?
Bu durum şimdiki zaman için de geçerli, geçmiş dönemler için de geçerlidir.
Her zaman şahit olduğumuz kadarıyla, Kul rızası ön planda, Allah korkusu ve O’nun rızası düşünülmemektedir.
Kamu hakkı, kul hakkıymış kimin umurunda sanki gelsin paracıklar.
Bizden olsun yeter ki, kim olursa olsun düşüncesi ve fikrine sahip Kişilerin yaşandığı bir dönemde yaşıyoruz.
Tabiri caizse: At’ını alan üsküdarı geçiyor, geçsin bakalım Allah var hak var hukuk var acaba sırat’ı geçebileceklermi?
Orası kıldan ince kılıçtan keskindir.
Sizin borunuz bu dünyada öter, örtmemesine de ahiretinizi ben değil kimse bilmez.
Bugün için sözü geçenler, makam mevki sahibi olanlaradır sözüm!
En lüks arabalarla otobanda yapmış olduğunuz suratı, dırat Köprüsü’nde yapabilecekmisiniz?
Oraya geçmeniz için sizlere,iman ve amel sorarlar, adalet sorarlar, kamu ve kul hakkı sorarlar, ehliyeti olmayan bir kişinin nasıl herhangi bir araçı kullanamıyorsa,işte o sırat köprüsünde Allah korkusu olmayanlar kamu kul hakkına girenler geçemiyorlar beyler.
Mayası bozuk bir yoğurdun tadını ne yaparsanız yapın düzelmezsiniz.
Günümüzde ve içinde yaşadığımız toplumun mayasıyla oynandı.Hırsız hırsızlık yaptığı için utanmaz, torpill işe giren utanmaz ve işe koyan da utanmaz, ihaleye fesat karıştıran utanmaz ve karışan da utanmaz, rüşvet yiyen utanmaz ve rüşvet veren de utanmaz, hak yiyen utanmaz ve garibanı korumayan adalet utanmaz! Anlayacağınız üzere kimin gücü, kime yeterse mantığı var. Yandaş partililer tarafından doldurulan memur ve işçiler mi dersiniz hiç fark fark etmiyor, işin ehli ve liyakat sahibi de olması da aranmıyor, Her yer ağzına kadar,tıkabasa dolduruldu. Artık onların maaşlarını bile ödemekte bin bir türlü güçlük çekiyorlar.
Bu katlamak içinde belediyelerde dönen hırsızlık,yolsuzluklar zuhur etmeye başlandı.
Sözün özeti: Adaletle hükmeden Ömer’i,idarecileri,ve siyasetçileri arar olduk!
Ve bunun üstesinden bir türlü gelemiyoruz.
Herkes adalet, haksızlık,yolsuzluk, torpil olmasın istiyor, ne yazık ki o torpili yaptırmak için binbir türlü taklalar atanlarınız, bu işe çıkar ve menfaat karşılığında aracılık yapanlarımız dün vardı,bugün de hâlâ varlar.
Yalandan debeleniyoruz,kurtuluş reçetesi bellidir beyler; Oda haksızlığa meydan vermemek dürüst olmak ve biraz da utanma duygusuna sahip olmaktan geçiyor.
Torpille bir yere gelenlerin aldıkları maaşları,kazançları sayesinde yediklerinin hepsi dinimizde haramdır.
Aynı zamanda başkalarının önüne torpille geçtikleri için kul hakkına girmiş olurlar.O kişiyle değil,onun bütün hakkı yenen ailesinden helallik almalıdır.
Yoksa istediği kadar namaz kılsın, ibadet yapsın, hacca umreye gitsin, sevap işlesin hepsi boştur.
Bunlar üç günlük dünya için ahiretini yıkan,yakan,karartan insanlardır
Hz peygamberimiz: Kamu ve hakkı yiyenlerin olan namazlarını kendisi kılmamıştır, Ancak..! Başkalarının kılmasına müsade etmiştir.
Allah cümlemizi kamu ve kul hakkı konusuna riayet edenlerden eylesin.