Aziz dostlarım; Her ne kadar kibrin bir çok tarif olsa da!
Bana göre tarifi,kişinin kendini büyük, başkalarını küçük görmesi kendinden başkasının yaptıklarını beğenmemesi kendini ön plana çıkarması ve böbürlenmesine de ucb denilir. “Kişinin geçici değerlere aldanıp onlarla avunması ve kendini aldatmasına denir.
Boşuna mı denmiştir, akıl akıldan üstündür diye?
Gurura gelince; Kişinin kendini beğenmesine böbürlenme denir.
Hz.Ali bin bilsem de, benim bir bilene ihtiyacım vardır, demişlerdir.
Yüce Kitabımızın yerdiği kötü huylardan birisi de “Kibir ve gurur”dur. Kibir ve tekebbür; Kibrin sonu mahcubiyettir,”Kibrinin has mı Allah’tır.
Bu hususta Kur’an-ı Kerim,İsra suresi 37’de Allah şöyle buyur:”Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin
Peygamber (s.a.v) efendimizin bir hadislerinde şöyle geçiyor: “ Kalbinde zerre kadar kibir bulunan bir kimse cennete giremeyecektir
Bu hususu yaşanmış bir hikayeyle sizlere anlatmak isterim!
Şeyh İbrahim Ethem Erzurumi, halk arasında ise Ethem Baba olarak bilinir. Belh şehrinin Padişahıydı.
Önceleri çok zengin iken bir gün her şeyini bırakarak bütün vakitlerini Allah’a ibadete verdi. Gıdasını temin edecek kadar çalışır, elinin emeğini yerdi. Allah katında büyük bir mertebeye eriştiği rivayet edilen İbrahim Ethem ,Rabbından çok korkar, yarattıklarına karşı daima iyi muamelede bulunurdu. İmamı Azam’ın sohbetleriyle olgunlaşmıştır. Alim ve abit (ibadet ehli) bir insandı. Kendisinin pek çok kerametleri anlatılır. Kendisi Şehzade olup tahtta oturur, bir yola çıktığında kırk altın kalkanlı asker önünden, kırk altın kalkanlı asker arkasından yürürdü. Bir gece tahtının üzerinde uyuya kalmıştı. Gecenin yarısı bir gürültüyle uyandı.
Tavanda sesler duyup,- " Ve Kim var orda diye bağırdı. -
"Devemi kaybettim, onu arıyorum diye bir ses duydu.-
"Damda devemi aranır? diye Kızınca; -
"Ey gafil, sen Allah’ı altın taht ve süslü elbiseler içinde arıyorsunda"
Ben tavanda aramışım suçum?
Sözünü duyunca,bütün altın ve taht,kartından vaz geçer ve kusurlarına tövbe edip, sahip olduğu imkanları bırakır.Kendini Allah yoluna adar. Mekke, Medine, Kudüs, Maraş… bütün şehirleri dolaşır. Elinin emeğiyle geçinmeye çalışır. Babasından kalan bütün mirası gerekli yerlere dağıtır.
Seneler sonra geldiği Belh şehrinde kendi yaptırdığı camide yatsı namazını kılar, - "Şurada kıvrılayım, sabah olunca giderim " diye düşünür. Dışarıda sulu kar, yağmur soğuk… Caminin bekçisi gelir; - "Ne yapıyorsun?" diye bağırır. - "Müsaade et, şurada yatayım. Sabah namazından sonra giderim "diye söyler. Bekçi; - " İbrahim Ethem Hz.leri senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi " diyerek bacağından tutup sürükleye sürükleye, kafasını merdivenlere vura vura dışarı atar. İbrahim Ethem Hz.leri - " Bu camiyi ben yaptırdım" diyemez, kibir olur diye. Çaresiz gecenin bir yarısı soğuk karanlık sokaklarda yürürken bir açık fırın görür. Fırıncıdan sabaha kadar orda oturma müsaadesi ister. Fırıncı - "geç otur" diyerek izin verir. Aradan iki saat geçer. Sabah ezanı okunur. Fırıncı - " Hoş geldiniz, nereden gelip, nereye gidersiniz, isminiz ne? diye sorar. İbrahim Ethem Hz.leri: - "Ben iki saattir burada oturuyorum, şimdi mi geldi aklına sormak" diye sitem eder. Fırıncı; - "Ben bu fırında işçiyim. İki çocuğum var, ikide yetim bakıyorum. Ben onlara şimdiye kadar haram lokma yedirmedim. Senin geldiğin vakit benim çalışma saatimdi. Ezan okundu, measim bitti. Seninle konuşabiliriz, şimdi kazancıma haram karışmaz ". İbrahim Ethem Hz.leri; - " Sen ne güzel adammışsın! Sen Allah tan bir şey isteyip de olmadığı vaki oldumu? " diye sorar. Fırıncı; - " Ben Allahtan ne istediysem verdi. Fakat Allahtan bir şey istedim. Onu vermedi. Bana İbrahim Ethem Hz.lerini göstersin diye çok yalvardım " deyince; İbrahim Ethem Hz.leri: - ".O Allah, öyle bir Allah ki, İbrahim Ethem’i bacağından sürükleye sürükleye, kafasına vura vura getirtir, sana gösterir" diyerek fırıncının duasının kabul olduğunu söyler.
Ne hoş bir sözdür; “Kişiliğini makamdan alanlar, makamdan sonra kişiliksiz kalırlar.
Bu dünyanın makamı, şöhrete hepsi geçicidir.
İnsan kendisi için rahman’i bir yön çizmeli ve bir kul olduğunu hatırlamalıdır.
Eğer ki; Şeytan’i bir yön çizmenin yolunu seçiyorsa, ibadetlerinde kusuru olmayan şeytanın duruma düşerler ve kibirli kişiler şeytan gibi Allah’ın Yüce huzurundan kovulurlar.
Şeytan ve şeytan misli insanların şehrinden korunmak allahın bizlere olan buyruğuna kulak verelim:”De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlâh’ına sığınırım.” (Nas suresi. 5-6)
Kardeşlerim; Bizler bunun için her sabah uyandığımızda Euz’u ve besmele’i okuyarak, Şeytan ve şeytan misli insanların şerrinden Allah’a sığınıyoruz.
Hepiniz’i Allah’a emanet ediyorum