DÜĞÜN VE MERASİM İŞLERİ DİN’E AYKIRI OLMAMALIDIR.
Mutluluğuzu haram olan yollarda aramayınız!
Her anne babanın en doğal hakkı olsa gerek, evlatlarını evlendirmek ve onların mürüvvetlerini görmek!
Her bir evladında kız olsun, erkek olsun iyi bir ailenin evladı ile evlilik yapıp yuva kurarak dünya evine girmek isterler.
karşılıklı istişareler ve müşavireler sonunda, düğün yapmaya gelinir. Gelin ve damat bu merasim için şöyle bir davetiye bastırırlar:!Düğün törenimizde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyacağız.
Allah düğün yapan ve yapmaya niyet eden kardeşlerimize yardım etsin.
Madem bizlerle bu mutlu anlarını paylaşmak istiyorlar!
Bizlerde bu dâvet’e icâbet etmemiz gerekir. Dinimizin emridir, dâvete icabet etmek ve bazen dinimiz tavsiye etmekte, bazende bazense emretmektedir.
Böylesi merasimler gönül almanın yanında sünnettir.
Bu tür merasimler yardımlaşmak suretiyle yapılır.Ancak..! IBANa para atmak, POS makinesinden kart çekerek para aktarmak adeti son derece yanlış ve yakışıksızdır.
Son zamanlarda moda oldu artık!
Düğün merasimleri ilk önce Dini merasim eşliğinde mevlithanların Kur’an tilaveti ve tasavvuf müzikli ve semazen gösterileriyle başlıyor ve daha sonrası, vur patlasın çal oynasın şeklinde devam ediyor.
Bu tür merasimler Müslümanlara yakışmayan merasimleridir.
Sözü edilen merasim şekli,Önce dini sonrasında müslümanlığı ara veriyor,
Daha sonrası, bu dini mecradan çıkılıyor,kuran ve sünnetin dışında olmak kaydıyla devam ediyor.
Adeta; Utanç verici bir hal içinde Kim,kime,dum duma, vur patlasın çal oynasın şeklinde, günah’a ve sevaba bakılmaksızın Allah’ın emirlerine isyan bayrağı çekiliyor.
Kimi düğünlerde tanıdıklarımızı görünce kıyafeti,makyajı, on metreden bizi saran parfüm kokusu, başımızı döndürülüyor.
Bazen bu çok tanıdık,hacı, hoca dediğimiz herkese örnek olacak kimselerin Düğünleridir.
Şaşırmamak elde değil, bu insanların“düğün hâli”ni görünce...
İnançlı bir insanın merasimi asla asla böyle olmamalıdır diye de hayıflanarak kendimizi alamıyoruz
Bir Müslümanın dügün merasimleri aslandine aykırı,örf ve adetlere aykırı olmalıdır.
Bilhassa büyükşehir görmüş, mürekkep yalamış çiftlerimiz anne-babalara çok da söz söyleme fırsatı tanımadan el ele verip “modern” düğünler düzenliyorlar.
Bu düğünlerin aileye faturası da çok çok ağır oluyor.
Bir de eğlenceli düğünlerde nahoş olan içkili ve alkollü servislerin olduğunada şahit olmaktayız.
Bu durum bu özel günde olmamalı ve asla da yakışmaktadır.
Bazı aileler,bunun gibi yapılan düğünlere her ne kadar katılmak istemese de,Onların kendilerine göre bir sebepleri var; “Gitmezsek elâlem ne der!” komşum bana darılır hesabı yapmaktadırlar.
Ben olsam onların bu hediyelerini bir yol bulup takdim ederim ve o düğüne de gitmem.
İşlenen günaha da ortak olmam.
Bitmedi efendim,bir sorun daha var.
Şarkı ve türkü eğlenceli,kadın-erkek karışık danslar eşliğinde yapılan düğünlerde sorun.
Bu düğünlerde, kimin kiminle oynadığı ve göbek attığı belli değil,
diğer taraftan, kendine has maharetlerini gösterecek hareketler içerisinde daracık elbiseler,açık saçık kıyafet eşliğinde oynamaların yer aldığı düğünler gerçekten kabul edilemez bir hal.
Peki ben Müslüman diyen kişiler günah işlenen bu düğünlere nasıl katılacaklar.?
Acaba bu tür düğünler nefse daha hoş geldiği için mi?! Lüks, gösteriş, ihtişam, başı ve sonu israfa giden düğünler tercih edilmektedir?İsraf; dinimizde yasak ve haram değil mi?!
Bunlar“bizim” düğünümüzde olmalı mı? Çeşitli ve alenî günahlarla başlayan bir evlilikten ne kadar hayır ve saâdet umulur? Fert, âile ve toplumlar, bu evlilikten ne hayır görürler?
Hocam düğünde hiç mi, oynamayacağız eğlenmeyeceğiz diyenlere ,Hz. Peygamber (S.a.v)Efendimizde düğünlerde meşrû ölçüler içinde eğlencenin olabileceğine işaret etmiştir.
Hz.Âişe -radıyallâhu anhâ- annemizin haber verdiğine göre; Peygamberimiz, Medîneli bir sahabînin düğününün olduğunu haber almış ve “BURAYA DİKKAT⚠️ “hanımların kendi aralarında eğlenip şarkı söylemelerine izin vermiş’
ve:“-Ensâr, eğlenceyi sever.” buyurmuşlardır.
Allah Rasûlü’nün sünnetine uyan düğünler, tercih edilmelidir. Meselâ düğün sahiplerine külfet olmayacak şekilde misafirlere “velîme” denilen bir “düğün yemeği” ikram etmek, seviyeli eğlence yapmak, istiyorsak hanım ve erkeklerin ayrı mekânlarda bu eğlenceyi icra etmelerine zemin hazırlanmalıdır.
Yapılacak eğlenceler ahlâk ve değerlerimize ters düşmeyecek şekilde müzikler kullanmak suretiyle,Buraya da dikkat edilmelidir! Bilhassa hanımların hanımlar arasında tesettür sınırlarına riâyet etmeleri, tercih sebebi olmalıdır.
Mesela bir kına gecesine gittiğinizi varsayalım!
Gözünüze o kadar şatafatlı,açık,saçık elbiseler giyinip süsleneleri gördüğünüzde insanın içinden acaba!
Kınası yakılan gelin bunlardan hangisidir demek geliyor.
Bazen şaşırıyorum ve dikkatimide çekmiyor değil!
Bu açıdan saçık merasim sahipleri Müslüman ve Namazında niyazında olanlar,hatta Hacca gitmiş birilerinin düğün merasimi olması çok şaşırtıcıdır.
Öyle alaturka Anadolu düğün yapmak bir Müslümana yakışır mı?
Ne olursa olsun bu bir defa oluyor, benim evladım çok değerlidir.
Bu düğün bir otelin “balo” salonunda yapmalıyım. Katılacak âileler çok saygın kişiler,ayıp olmasın diyerekten kesenin ağzını aşması ve israfa kaçması gerçekten çok günahtır.
Dostlar; Kısaca,mesele, ne düğün, ne gelin, ne damat, sadece ve sadece gösterişten öte bir şey değil, kimse Allahın hatırını kaleye almıyor, günahmış,sevapmış onlar için hiç önemli değildir.
Allah için bunlara buğzetmek kalıyor. Yani îmanın en zayıf şekli…
Bunlar bir yana, bir de yahudi ve hristiyan kültüründen aldığımız âdetlerdendir.
Sazlı,sözlü, kadın,erkek iç,içe karışık olması, önüne gelenlerle dans edilmesi, pasta kesilmesi, gelinle damadın ortaya çıkıp birbirlerine dans etmesi, hatta toplumun gözü önünde bu mutluluğumuzu sizlerle paylaşıyorum diyerek kadehlerin tokuşturması, oradakilere ikram edilmesi,hep gayr-ı müslim düğünlerinden bize yansımalarıdır.
Düğünlerimizi Dinimizin istediği, şeklinde,günümüze de uygun olan… Başkalarından devşirme değil, kendi kimlik ve rûhumuzdan beslenen, öf ve ânelerimize uyan,
Hâsılı kelâm, yazımızı bir büyüğümüzün sözü ile bitirelim:
“Düğünlerimiz ne kadar mânevî merâsimlerle icrâ edilirse, o kadar ilâhî rahmet tecellîleri olur.”