İster büyükşehirde, ister ķüçük bir kasabada yaşayalım.
Her birimizin bir köyü, mahallesi, sokağı var.
Sosyal yaşam buralarda başlar.
Göle atılan taşın dalgaları gibi merkezden genele doğru genişler.
Eskilerde yaşam merkezimizin dalgalarının birinci halkasında kültürümüzün parçası bakkalar vardı.
Mahallemizin bakkalı herşeyimizdi.
Evimizin neredeyse birçok eksiğini oradan karşılardık.
Peşin paradan çok alışverişler genelde aylık yapılırdı.
Maaş alındı mı ilk bakkala gidilirdi.
Elde artan para kadar hesap kapatılır veresiye alımlara devam edilirdi.
*
Bakkala güven sınırsızdı.
Ondan hile, hurda, eksik tartı, fahiş fiyat beklenmezdi.
Zaten bakkalcılığın ahlakının temelinde "kul hakkı" vardı.
Bakkal kul hakkından korkar, yemez, Allaha hesap vereceğini bir gün sorguya çekileceği inancıyla ticaret yapardı.
*
"Dün"de bakkal bir bütünün parçasıydı.
Bazen cüzdan ya da para evde unutulduğunda dolmuşa ödenecek para, pazar haçlığı bakkaldan alınırdı.
Köylerde kapıları sohbet , toplanma yeri olurdu.
Buluşma adresiydi.
Köyün postanesiydi.
Gönderilcek, gelecek mektuplar bakkala bırakılırdı.
Tabuta omuz koyan, düğüne, nişana, mevlide çağrılan ilk onlardı.
Askere giden mahallenin gencinin cebine babadan sonra yol harçlığı koyan olurdu.
Böylesine bir kültürümüz yok oldu.
Süpermarketlerin selinde boğuldular.
Büyük zincir marketlerin hışmına uğradılar. Devletten, belediyelerden en merkezi yerleri satın alan veya kiralayan zengin üst sınıf yasa filan dinlemeden onlarca bakkalın arasında sabahtan gece yarılarına kadar satış yapan adeta büyük büyük bakkallar açtılar.
Ahtapot gibi sarıp sarmaladıkları küçük esnafı yok ettiler.
Mahallemizin emektar bakkal amcaları ise can havliyle yaşamak için tabelalarına "avm, market, süpermarket" eklese de sermayenin gücü karşısında bir bir yok olmaktan kurtulamadılar.
*
İş kurumlarının kayıtlarında işsiz sayısını azaltan bu küçük işletmeler her kilitlenen kapıdan sonra işsiz kalan baba, anne, oğul, kız iş için İş kurumuna kayıt yaptırdılar.
Yaşı şartlara uyanlar " tecrübe" üstünlüğü ile mahallelerinde açılan büyük marketlerin sınırı olmayan çalışma saatlerinin elemanı oldular.
*
Dünyanın hiçbir yerinde büyük marketler küçük esnafların ortasında tezgah açamazlar.
Sabahtan gece yarılarına kadar satış yapamazlar.
Bizim ülkemize marketcilikte yasa yönetmelik tanımadan gücün etkisinde zengine çok kazanma yolu oldu.
Atasözümüzün gereği yerine getirildi.
Büyük balık küçük balığı yuttu.
Bendevi Palandöken: Bakkallık ölmez
59 yıllık bakkal olan ve Ankara Cebeci’de halen dükkan işleten Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, bakkalların sosyal işlevi olduğunu belirterek şöyle diyor:
“Bakkallar, bir sosyal dayanışma merkezidir. Her bakkal bir psikolog gibidir. Mahallede sizi en iyi tanıyan insandır. Ev adresinizi bilen, hastalandığı zaman çocuğunuzu doktora beraber götürebildiğiniz, yol parasını aldığınız, faizsiz kredi temin ettiğiniz kişidir. O bölgenin insanıdır, herkes tanır. Paraya sıkıştığınızda kuyumcu dükkanına gitmezsiniz, ama bakkala gelirsiniz, sanki sizin dükkanınız gibidir. Dersiniz ki, “Bir 50 lira ver, taksi bekliyor. Ben akşam, bey gelince veririm.” Ayrıca ürünleri tadarak alırsınız, fiyatlar da marketlerden ucuzdur. Bakkalda sürekli fiyat güncellenmez. Ancak her ne kadar bakkallara uğrama sıklığı son dönemde artarsada sorunlarımız var. Sektörde bakkallara karşı haksız rekabet var. Bunun için perakende yasasında düzenleme yapılması lazım. Dünyanın hiçbir yerinde sabahtan akşam 10’a kadar açık kalan market yok. Yurtdışında market zincirleri 6’da 7’de kapatır. Dünya bunu yapmış, küçük esnafı korumaya almış. Bizde de yapılmalı”