Vicdanla ahlak aynı kaynaktan beslenen iki insani realitedir.
Batı ahlakı derken, Batı vicdanını da kastetmiş oluyoruz.
Bu giriş karşımıza şu soruyu da çıkarmış olur: “Acaba kapitalizm, Batı ahlakından mı doğdu? Yoksa Batı ahlakı, kapitalizmden mi?”
İşte sosyologlara ve akademisyenlere, nur topu gibi bir konu…
Batı ahlakını oluşturan düşünürlerden biri olan, Ogüst CONT, ahlakı: “Ahlak, menfaatimize uygun olan her şeydir” diye tanımlar.
Biz, bu tanımdan hareketle, doğrudan Batı ahlakının, vicdanının ve kapitalizminin fiili yansımalarıyla nasıl tek yumurta üçüzü olduklarını ibretle görmüş olalım:
Bu konu için popüler olmuş iki örneği ele alarak, kanaat oluşturmanıza yardımcı olalım.
1. Örnek: 1994 yılında, foto muhabirleri arasında, “PULİTZER ÖDÜLÜ” diye bir yarışma yapılıyor. Yarışmayı KEVİN CARTIR isimli bir yarışmacı kazanıyor. Ödülü alıyor. Servet ve şöhret sahibi olduktan üç ay gibi kısa bir süre sonra intihar ediyor.
Kapitalist, Batı ahlakının sunduğu, en önemli zirvelerden birine çıkmış olan meşhur biri, bu maddi imkanların zevkini sürmesi gerekirken, neden intiharı tercih etmiş olabilir?
Bu sorunun cevabını geride bıraktığı mektupta buluyoruz.
Daha doğrusu bu sır, o talihsiz yarışmacıyı birinciliğe taşıyan fotoğrafın, hikâyesinde gizlidir:
Yarışmacımız KEVİN CARTIR, yarışmaya hazırlanmak niyetiyle1994’de, Sudan’a gider.
Sudan’da o yıllarda feci bir açlık krizi vardır. Her gün, yüzlerce çocuk ve yaşlı açlıktan hayatını kaybetmektedir. Bu insani drama kısmi bir çözüm bulmak için, BİRLEŞMİŞ MİLLETLETLER oraya bir “YARDIM KAMPI” kurar. Aç ve susuz Sudan’lılar, akın akın, bu kampa gelmektedir.
Yarışmacı K. Cartır’da, onu ödüle ulaştıracak birkaç kare yakalamak için bu kampın civarında fırsat kollamaktadır. Kampa 1,5 kilometre uzakta aradığını bulur. Kamp tarafına doğru sürünerek gitmeye çalışan, 4-5 yaşlarında, açlıktan ölmek üzere olan, peşinden akbabaların gelmekte olduğu, bir çocuğun fotoğrafını çekerek, yarışmaya katılır ve birinci olur.
Batı ahlakına endeksli olarak, yarışmaya odaklandığı için, insani ve vicdani duygulardan soyutlanmış bir şekilde, sadece işini yapar. Yarışmaya bu eserle katılır:
Yarışmayı kazanıp, şöhretin zirvesine çıkmıştır. Ama aylar sonra vicdanı fıtri olarak onu rahatsız eder. Çünkü o çocuğun akbabalar tarafından yenmesini önleyecek bir duyarlılık gösteremeyişinden utanç duymaya başlamıştır. Sonunda bu büyük utanç, onu intihara sürükler.
Ne yazık ki, Batının vicdan jetonu, hep böyle iş işten geçtikten sonra düşer.
Batı, sanayi devrimiyle, feodalizmden kapitalime transfer olmuştur. Artık o tarihten sonra, insanlık nasıl sömürülür, hep onun planını yaparak yaşamıştır. Yani, yerel sömürüden, evrensel sömürüye geçmek için kapitaliz icat edilmiştir.
Sömürünün, akla hayale gelmeyecek inceliklerini keşfetmeye başlamışlardır..
2. Örnek: Biz burada detaya girmeden, basit algılanacak bir örnek üzerinden olayı somutlaştırmaya çalışalım:
Ortadoğu da, maymunun çok olduğu bir köye, Batılı bir zengin banker gelir.
Önce köyde büyük, dev kafesler yaptırır ve köylüleri bu işlerde ücretle çalıştırır.
Sonra köylülere, tanesi on dolardan maymun satın alacağını ilan eder. Köylüler her gün onlarca maymun tutup, teslim edip parasını alırlar. Bir süre sonra, maymun rezervinin azaldığını fark eden banker, on beş dolara çıkarır. Uzak mesafelerden yine köylüler bayağı maymun bulup getirirler.
Maymun bulmanın çok zorlaştığını gören banker, yirmi dolar der. Bir süre daha geçer, artık maymun bulunmaz hale gelir.
Bu sefer banker köylüleri toplar, “Ben uzun süreli bir seyahate çıkmak zorundayım. Yanında getirdiği adamı işaret ederek, bu benim adıma alım yapacak. Maymun başı 50 dolar” der.
Köylüler sevinçle karışık bir şaşkınlık içinde kalırlar. Çaresizdirler. Çünkü maymun bulmak nerdeyse imkânsızdır. Banker çeker, gider. Köylüler dağ, bayır aramaya çıkarlar. Zar zor birkaç tane ancak bulabilirler.
Bir zaman sonra, bankerin adamı köylüleri toplar. Onlara, “ Ben aslında emekten yana sosyal görüşlü biriyim. Banker kazanacağına, sizin kazanmanızı tercih ederim. Patrona duyurmayacağınıza söz verirseniz, size kafesteki, maymunları, 35 şer dolardan satarım. Sizde patrona, 50 dolardan satıp kazanmış olursunuz” der. Köylüler çok sevinirler. Kimseye duyurmayacaklarına yemin, billâh ederek, bütün servetlerini yatırıp, kafesteki maymunları alırlar.
O tarihten sonra, köylülerin hiç biri, ne KAPİTALİST patronu, nede SOSYALİST yardımcısını görebilirler.
İşte, kapitalimin ve sosyalimin hayatımızda ki pratik işlevini, bu örnekten çıkarabilirsiniz.
Başta ABD olmak üzere, bütün Batının, Afrika ve Asya ülkelerine yaptıklarını bu olayla kıyaslayabilirsiniz.