Makamlar ve mevkiler aynen dağ taş orman, tepe yamaç demeden üzerinden zıplayıp geçtiğiniz gençliğiniz gibi hepsi gelip geçici devlet idarecisi amirler memurlar ve üst düzey yöneticiler, kalıcı olan kılıcınızın her iki tarafının da kestiği günlerde devlet adına devlete ve size yetki veren aziz millete hizmet etmek için bir şekilde görev aldığınız makamınızda iken sizleri o yüce makamlara layık görenlere karşı sergilediğiniz insanlığınızdır kalıcı olan aynen Nelson Mandela iyi ve güzel örneğinde olduğu gibi.
Başkan Nelson Mandela gibi insanların ve idarecilerin yaptığı iyi iş ve işlemlere karşılık halkı tarafından görevde iken gördüğü insani muameleyi görevi sona erdikten sonrada artarak görmesi, gerek ülkesinde halkı tarafından,gerekse uluslar arası arenada ülkelerden ve kendisi gibi iyi devletine ve milletine karşı sergilediği iyi idareciliklerinden ötürü kendileri gibi bakıp gören ve hayatına uyarlayan ülkelerin idarecilerinden aldığı muhteşem ödüller ile ölümsüzleştirilmeleridir.
Mandela’nın devletine ve milletine karşı sergilediği insani icraatı,tutum ve davranışı sonunda huzur ve güven içerisinde hayat sürmeyi düşünerek yaşayan insanlar ve idarecilerden aldığı ödüller.
1992 yılında Atatürk Uluslararası Barış Ödülü,
Afrika Ulusal Kongresi Başkanı Nelson Mandela'ya verildi.
Mandela'ya 1962'de Lenin Barış Ödülü verildi.
1979'da Nehru Ödülü verildi
1981'de Bruno Kreisky İnsan Hakları Ödülü verildi
1983 'te UNESKO'nun Simon Bolivar Ödülü verildi
1993'te De Klerk ile birlikte Nobel Barış Ödülü'nü kazandı
Nelson Mandela'nın onlarcasından yalnızca bir anısı. Buyurun insanlar ve idareciler,kendinden ve bir avuç yandaşından başkasına huzur ve güven içerisinde insanca yaşam hakkı tanımayan şan şöhret ve makam sevdalısı aç gözlü insanlar ve idareciler okuyun,bundan sonrası içinde olsa hem insan hem de idareciler olarak payınıza düşeni alında ülkemiz ve insanlarımız ve insan dostu canlılarımız bundan sonrada olsa fani dünyanın ve hayatın tadına vararak doya doya huzur ve güven içerisinde yaşasınlar …
Başkan olduktan sonra askerlerimle bir yürüyüşe çıktık. Yürüyüşten sonra bir Restoran’ta öğlen yemeği yemeye gittik.
Restoran’ın ortasında bir masaya oturup yemek siparişlerimizi verdik. Yemeklerimizi beklerken yan masamızda tek başına oturan bir adam gördüm.
Adamın yemeği masasına ulaşınca, askerlerimden birinden gidip adamı bizim masamıza davet etmesini istedim. Adam yemek tabağını alıp yanımıza geldi ve benim yanıma oturdu
Sessizce yemeğini yerken ne yüzüme bakıyor, ne sohbetimize katılıyor ne de göz kontağı kuruyordu. Adamın elleri sürekli titriyordu.
Yemeğini bitirince adam sessizce kalktı, bana bakmadan hoşça kalın der gibi elini salladı. Ben adamın elini sıktım ve adam masadan uzaklaştı.
Adam gidince güvenlik görevlilerimden bir tanesi şöyle dedi:
-Efendim o adam çok hasta olmalı. Yemeğini yerken eli sürekli titriyordu.
"Hayır, hiçte öyle değil! Adamın elleri o sebepten dolayı titremiyordu," dedim ve sonra da ekledim:
"Adam ben hapisteyken benim gardiyanlarımdan bir tanesiydi. Bana saatlerce işkence yapıldığında, bağırıp bana su vermesi için yalvarırdım. Ama bu gardiyan bana su vermektense, alay eder, kafama işerdi.
O adam hasta değildi, sadece artık Güney Afrika'nın Başkanı olduğum için benden korkuyordu. Onu hapse göndereceğimden, bana yaptıklarını ona yapacağımdan, beni aşağıladığı gibi onu aşağılayacağımdan korkuyordu ama ben öyle bir insan değilim. O tür davranışlar benim karakterimin ve etik değerlerimin parçaları değiller.
İntikam almak isteyen zihinler ülkeleri darmadağın ederler, barış isteyen insanlar ise ülkeler yaratırlar.
Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter diyor, saygılar sunuyorum.