Sorumluluk sahibi saygıdeğer insanlar ve okurlar bugün sizlerle emekli Cumhuriyet Savcısı Metin Kazan beyefendinin kaleme aldığı makalesini paylaşarak hayata daha manalı bakmanıza vesile olmak istedik.
"Şifa veren, seni erişkin hayatına bir yaralı ceylan olarak saldıysa bu; diğer yaralanmışları daha iyi anlayabilmen içindir.
Onları iyileştir, onlarla iyileş." diyorsunuz.
Modern zamanlarda kendi nefsiyle ve maddi/manevi ihtiyaçlarıyla sürekli meşgul olan bizler için bu, nasıl mümkün olabilir?
“Collaretal beauty” diye bir tabir var, “talî güzellik” belki tam karşılamıyor.
Asıl zarar veren eylemin hedeflediğinden başka istenmeyen veya öngörülmeyen hasarlara tali hasar deniyor malum; tali güzellik de aynı şekilde asli nitelikteki bir acının oyduğu bir boşluğu arayan onu gereksinen güzellik.
Maksim Gorki’nin “Ana” romanındaki çok meşhur ama bir o kadar da doğru bir sözü var:
“Ne güzel gülüyorsun Andre! Oysa çok gülenlerin yüreğinde keskin bir acı saklıdır.”
Bu bir gerçek, insanlar acı çekmeden önce henüz ham olur, ya acı çekmeden vasatın ikliminde çürürler ya da acıyı göğüsleyip yanarlar ve pişerler.
Aslında bu, başımıza gelen, maruz kaldığımız şeylerden de bağımsız olarak, acı çekmeyi göze almamızla ilgili bir şey.
Yaralanmamış bir insanın var olması neredeyse imkânsız, dünyaya gelmekle bile yaralanır bazıları.
Kökensel- radikal bir kopma ağrısından muzdarip oldukları için onların nihai bir dermanı olmaz zaten, her ne meşrepten ve acıdan gelirse gelsin, bir başkasına merhem sunarak rahat bir soluk alanlar, böyle insanlardır. Rahat döşekleri, makamları, varsıllığı terk edip, yola düşenler de bunlardan çıkar. Ama belli bir tür acının rahlesinden geçmiş insan da muhatabındaki acıyı tanıyabilecek bir ülfete kavuşur.
Modern ya da değil zaman var oldukça, bir insanın yüzüne dikkat edebildiğimiz sürece acıdan mahfuz değiliz, çok şükür.
Çünkü bön bir eğlence konforunu kıran sevincimizin yuvası da budur.
***
Mevlana, çölde susuzun suyu aradığı gibi, suyun da susuz dudakları aradığını söylüyordu.
Niyazî Mısrî’nin beyitleriyle;
Âdemin gönlü evinde bahr-ı ummân gizlidir,
Daimâ susuz gezüp ummânı bulmazsa ne güç.
Şol fakîr olup gezenlerde hazine dopdolu,
Say’edip ol kenz-i bî-pâyânı bulmazsa ne güç.
Fakr-i fahrî devletine erişen Sultân olur,
Fakr-i tâmme erişip Sultânı bulmazsa ne güç.
Herkesin derdine dermânı yine derdindedir diyor, saygılar sunuyorum.