Bugün Ramazanın birinci günü.
Çok şükür 11 ayın sultanına kavuştuk.
Şimdiden tutacağımız oruçlarımızı Allah kabul etsin.
Yaradana olan borcumuzu ödeme, ibadet yapıyor olmanın huzuru içerisinde akşam olup ezan sesiyle günün ödülü bir adet zeytin tanesiyle orucumuzu açacağız.
Ama önce soframızda tabakta duran zeytin tanelerine bakın.
Bakın ve düşünün...
*
Nedense zeytinle oruç açtığımızda daha bir mutlu oluruz.
Çok sevap kazandığımız duygusunu yaşarız.
Gönül huzuruna kavuşuruz.
Zeytini o derece sahiplenmişiz ki oruç ibadetininin parçası haline getirmişiz.
Ne bileyim, bizden öncekiler, annelerimiz, babalarımız, onların anneleri, babaları zeytin tanesiyle oruç açtılar.
Bizlerde öyle gördük, birlikte zeytinle orucumuzu açtık.
Başka bir anlatımı varsa açıklamasını din alimleri yapsın.
*
Allah'ın bu topraklara bahşettiği o zeytin tanesini soframıza gönderen 35 bin zeytin ağacından her biri bugünlerde tehlikede.
Var ve yok olma ikilemindeler. Egeli, Akdenizli çiftçiler atalarından teslim aldıkları ağaçları canlı şekilde çocuklarına, torunlarına teslim etme mücadelesi yapıyorlar.
Devlet kapılarında, mahkeme salonlarında "zeytinimizi kestirmeyiz" diyorlar, başka da birşey demiyorlar.
Bizlerde fındık diyarından bu akşam ilk orucumuzu açarken bir zeytin tanesinin ağacının canlı kalması için o çiftçilere selam gönderiyoruz. " Zeytinler yaşasınlar, onlara dokunmayın" diyerek, avuçlarımız semya kaldıralım.
"Canlara kıymayın" duasıyla ilk gün orucumuzu uğurlayalım...
*
Malumunuz olduğu üzere toprağın altındaki maden kömürünü çıkartma adına üstündeki yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarını Resmi Gazete kesilebilir denmiş. O yönetmeliğin hedefindeki ilk zeytinliklerde Muğla'nın Milas ilçesi köylerinde. Tamı tamına 35 bin zeytin ağaç olduğu söyleniyor. Kesilip kesilmemeyeceği tartışılıyor. O ağaçların yeşil kalması, asırlardır verdiği meyvelerini bundan sonraki asırlarda da vermesi için tuttuğumuz orucu açarken yuttuğumuz her zeytin tanesi ile yapacağımız "şükür duası" onların yaşaması adına olsun.
Belki yetkililerimiz insafa gelir. Torağın altındaki varlıkla üstündeki varlığın kârlılığını kıyaslamakdan vazgeçerler.
"Can'lar yaşasın" derler.
" Yaş kesen baş keser" sözü akıllarına gelir.
" Kıyamet kopacağını bilseniz dahi elininizdeki fidanı dikiniz" (Hadis-i Şerif)ini hatırlarlar.
Yeşili, zeytini, doğayı korurlar.
Asırlardır yaşamak, insanoğluna sağlıklı olması için meyvesini veren her türlü doğa koşullarına karşı duran zeytin ağaçları yerinde kalsın kararını müjdelerler...
*
Şayet birileri: "Maden çıkartamazsak kömür santralı çalışmaz. Santral çalışmazsa elektrik üretemeyiz. Elektrik üretemezsek karanlıkta kalırsınız" derse, cevabımız ilk insanlar gibi ilkel yaşamaya, gölgesine sığınıp, sırtımızı asırlık gövdesine yaslayarak, dallarının altında karanlığının aydınlanmasını beklemeye razıyız deriz.
Yeterki zeytine dokunmayın!